Çünkü sen mutlu olmayı bilmediği için diğerlerinin mutluluğun bozmayı seçen kıskanç bir çocuksun. İsteyerek değil. | Open Subtitles | لأنك طفل غيور ولا تستطيع إيجاد طريق سعادتك، لذا إخترت إفساد سعادة الأخرين حسنا،ليس عمدا |
Yanlış numara çevirir, randevuları berbat eder, önümüzdeki hafta Müdürler Birliği'nin bölgesel konferansını yöneteceğim, ve her tür ayrıntıyı bozmayı başardı. | Open Subtitles | إنهُ يُخطِئ في أخذ الأرقام، و يُسجّل مواعيد بالغلط أنا سأستضيف المؤتمر المحلي لجمعية آمِري السجون الأسبوع القادم و تمكّنَ من إفساد كل التفاصيل |
Birbirimizi bozmayı bırakmamız gerek. | Open Subtitles | علينا أن نتوقف عن إفساد بعضها البعض. |
Sen de göz temasını bozmayı bırak. | Open Subtitles | توقف عن إفساد لغة الأعين. |