| Bir müddettir bu değişimi takip ediyordum ve iştirak ediyorum. | TED | وقد تابعت هذا التغيير لفترة من الزمن ، وشاركت فيه |
| bu değişimi başlatmamız için gerekli olan teknolojilerin çoğu zaten mevcut. | TED | أغلب التقنيات التي نحتاجها للشروع في هذا التغيير متواجدة اليوم بالفعل. |
| Bugün, size bir hikaye anlatmak istiyorum, bir büyük değişimin hikayesi, ve bu değişimi mümkün kılan insanların hikayesi. | TED | اليوم أود أن أروي لكم قصة، قصة تغيير كبير وقصة الناس الذين جعلوا هذا التغيير ممكنا. |
| Beyni anlamaya çalıştığımız zaman da bu değişimi görebiliriz. | TED | يمكننا أن نرى هذا التحول في الطريق ونحن نحاول أن نفهم الدماغ. |
| bu değişimi insan bilgisini kavramaya çalıştığımızda da görebiliriz. | TED | يمكننا أيضا رؤية هذا التحول في الطريق ونحن نحاول أن نتصور المعرفة الإنسانية. |
| Ve bu değişimi, bu sistemde göremeye göremeyeceğiz. | TED | و لن نرى ذلك التحول في هذا النظام في اي وقت قريباً |
| bu değişimi ancak bir devrimle yapmak zorundasın. | TED | عليك أن تحقق ذلك التغيير عن طريق ثورة |
| Ve bunu doğru şekilde yaparsanız insanlar bu değişimi sahipleneceklerdir ve bunu doğru şekilde yaparsanız, insanlar bunu sevebilirler bile. | TED | وان فعلت ذلك بشكل صحيح سيتبنى الأشخاص هذا التغيير حتى انهم سيعجبون بالتغيير |
| İnsanlara bu değişimi görüp harekete geçmeleri için bir araç vermek istedik. | TED | أردنا تزويد الناس بالأدوات اللازمة لرؤية هذا التغيير والتفاعل معه. |
| bu değişimi tüm kalbimle destekleyerek başlatmak istedim. | TED | أردت أن أبدأ بإحداث هذا التغيير في القلوب والعقول. |
| bu değişimi başlatmak için seçtiğim yol konuşmak, ilk olmak ve o ilk domino taşı olmak. | TED | وقد اخترت إحداث هذا التغيير بالتعبير عن رأيي، بأن أكون الأولى، بأن أكون حجر الدومينو. |
| Benim finansal dünyadaki değişimi eleştirdiğimi düşünüyor ve bu değişimi geri çevirecek denetimlerin gelmesinden korkuyordu. | Open Subtitles | لقد ظن أننى أنتقد التغيير فى العالم الأقتصادى و كان قلقا من التنظيم الذى سيعكس كل هذا التغيير |
| Ama inanıyorum ki sen ve ben, bu değişimi temsil ediyoruz. | Open Subtitles | لكني أؤمن بأنه أنتِ وأنا نمثل هذا التغيير |
| bu değişimi gerçekten yapabilirsiniz. | TED | يمكنكم حقاً أن تجعلوا هذا التغيير يتحقق . |
| Bölgeye güçlü bir ses getirerek bu değişimi gerçekleştireceğime inanıyorum bana bu onuru bahşederseniz... | Open Subtitles | وأنا أؤمن أني أستطيع جلب ...هذا التغيير ...بتمثيل صوتٍ قوي للمنطقة الـ11 الجديدة ..إن منحتموني هذا الشّرف |
| Buna hiç diyebilirsiniz, başınız da fazla ağrımaz. Çünkü bu değişimi tespit etmek için kullanacağımız icat edilen en hassas tartılar bile 10 üzeri -9 gram sapma gösteriyor. | TED | يمكنك أن تقول عنه لا شيء ولن تقع في أي مشكلة لأن أفضل المقاييس التي اخترعناها على الإطلاق والتي يمكننا استعمالها لتكشف عن هذا التغيير حساسة فقط لـ 10 قوة ناقص 9 غرام . |
| Bizler bu değişimi, ülkemizdeki bilgi devrimi ile hangi ameliyatlar uygun şekilde yürüyor, doktorların ne tür kayıtları var, hastanelerin temizliği, hastalık bulaşmasını kontrol konusunda en iyisini kim yapıyor; bir zamanlar Sağlık Bakanlığı'nda kilitli olan tüm bu bilgileri hepimizin görmesini sağlayacak, aranabilir sağlık siteleri ile yapmamız lazım. | TED | ينبغي لنا أن إجراء هذا التغيير مع ثورة المعلومات في بلدن مع مواقع البحث الصحية, لكي يتسنى لك مشاهدة ما هي العمليات التي تقام على الوجه الصحيح ما هي السجلات لدى الأطباء, نظافة المستشفيات من الأفضل في مكافحة العدوى كل المعلومات التي كانت من شأنها مؤمن عليها في دائرة الصحة متوفرة الان للجميع لكي يروها |
| bu değişimi açıklamak için zamanla ne kadar kaçış olduğunu keşfetmek isteriz. | TED | لذلك نود أن نكتشف كم أفلت على مر الزمن؛ حتى يمكننا توضيح هذا التحول. |
| bu değişimi görsün diye gazeteci ve akademisyenleri çağırıyorlar. | Open Subtitles | و دعوا الأكاديميين والصحفيين ليشهدوا هذا التحول. |
| Türleri sıralama ve sınıflandırma biçimimizde de ağaçlardan ağlara doğru olan bu değişimi görebiliriz. | TED | يمكننا أيضا أن نرى هذا التحول من الأشجار للشبكات في طريقنا ونحن نصنف وننظم المخلوقات ، |
| İlk günlerinde, Microsoft çalışanları kültürdeki bu değişimi, Microsoft'un insanları öncelediğinin kesin kanıtını çoktan hissetmişlerdi. | TED | حسناً، منذ الأيام الأولى، لاحظ موظفو مايكروفوست ذلك التحول في الثقافة -- الدليل الواضح بأن مايكروفوست تمنح الأولوية للناس. |
| Bu adam beni kendi oyunumda ezmeyi başardı." (Gülüşler) Ama bu bana inanç kazandırdı. Bana insanların sosyal olarak kabul edilmez olarak görmeye başlarlarsa kaynakları bu şekilde harcamayı bırakabileceğine dair inanç kazandırdı, Bu konuda sesimizi duyurabilirsek, bu konuda şirketleri bilgilendirebilirsek, devletlere bu ziyanın bitmesini istediğimizi gösterebilirsek, bu değişimi sağlayacak güce sahibiz | TED | وهذا الرجل سحقني في لعبتي." (ضحك) لكنه أعطاني إيماناً. جعلني أؤمن أننا نحن، الناس، نملك القوة لإيقاف هذا الإهدار المأساوي لموارد الغذاء إذا نظرنا إليه كعمل غير مقبول اجتماعياً أن نهدر الطعام على نطاق واسع، لو أحدثنا ضجة حول ذلك، و نبهنا الشركات وأخبرنا الحكومات أننا نريد أن نرى نهاية لتبديد الطعام. نحن نملك القوة لإحداث ذلك التغيير. |