bu yolculuk fazladan ağırlık olmadan da yeterince zorlu olacak. | Open Subtitles | هذه الرحلة ستكون صعبة بدرجة كافية بدون أخذ حمل زائد |
ama bu yolculuk daha yeni başladı, o nedenle, ilk sonuçları görmek için beklememiz gerekiyor. | TED | لكن هذه الرحلة قد بدأت للتو، فعلينا أن ننتظر قبل أن نرى النتائج الأولى. |
Bir yüzyıldan fazla bir süre, bu yolculuk bitmeden kaldı. | TED | و لأكثر من قرن، ظلت هذه الرحلة غير منتهية |
Bana göre bu yolculuk Doug Dietz'e benziyor. Doug Dietz teknik bir adam. | TED | بالنسبة لي، تبدو تلك الرحلة مثل دوغ ديتز. دوغ ديتز هو شخص تقنيّ. |
Burada bulunmamın nedeninin bu yolculuk olduğuna inanıyorum ama bunu tek başıma yapamam... | Open Subtitles | أعتقد أن هذه الرحله هى سبب وجودى هنا ولا آمل ان افعلها وحدى |
Ama bu yolculuk üzerine girişmek önce haberdar olmak nerede biter sadece kötü olabilir. | Open Subtitles | لكن إحذروا قبل أن تدخلوا بهذه الرحلة ، أنها عندما تنتهي فقد تكون أسوأ حتى |
bu yolculuk daha kötü gidemez. | Open Subtitles | فلا يمكن لهذه الرحلة أن تصبح أسوأ من ذلك. |
Fakat eylülde başladığımız bu yolculuk daha bugün bitmedi. | Open Subtitles | الرحلة التي بدأناها معا في سبتمبر لم تنتهي اليوم |
Yaşadığımız zorluklara rağmen, bu yolculuk bir zafer duygusuyla sonuçlandı, karanlığı alt eden ışığın zafer hissiydi, yıkıntılardan anlamlı bir şey inşa etmenin hissiydi. | TED | ولكن بالرغم من الصعوبات التي واجهناها، أسفرت هذه الرحلة عن شعور انتصار أضاء نوره الظلام، وأّن شيئًا بنّاءً يمكن أن يُشيد من تحت الأنقاض. |
Güzel karım tüm bu yolculuk boyunca benimle birlikteydi. | TED | زوجتي الجميلة كانت معي خلال هذه الرحلة كلها. |
Ancak bu yolculuk zorlu bir engelle karşı karşıya kalır: yerçekimi. | TED | ولكن هذه الرحلة يقف أمامها عائق مهيب: الجاذبية الأرضية. |
Ve bu yolculuk, bence, bütün yolculuklarımız için bir metafor. | TED | وأعتقد أن هذه الرحلة هي استعارة لكل رحلاتنا. |
Vajina Monologları ve bu yolculuk sırasında mutluluk hakkında biraz daha fazla şey anlamış oldum. | TED | و ما حدث خلال مسيرة مونولوجات المهبل و هذه الرحلة اني اعتقد اني توصلت الى فهم قليلا اكثر عن السعادة |
bu yolculuk beni İslamabad'a götürdü. Orada yüzleri erimiş kadınlar gördüm. | TED | لفد اخذتني هذه الرحلة الى اسلالم اباد حيث شهدت و التقيت بنساء قد ذابت وجوههن. |
Tüm yaşadıklarından sonra eminim bu yolculuk sana çok iyi gelmiştir. | Open Subtitles | أراهن أن تلك الرحلة أفادتك كثيراً بعد كل شيء مررت به |
bu yolculuk bizim için iyi olur sanmıştım. | Open Subtitles | ظننت أن تلك الرحلة ستكون فرصة مناسبة لكلانا |
İşte bu yolculuk Marshall'ın ve benim sıkı dost olmamızı sağlamıştır. | Open Subtitles | في تلك الرحلة اصبحنا انا ومارشال نعم الاصدقاء |
Bak, bu yolculuk hep böyle devam edecekse, ben yokum. | Open Subtitles | تعلمين ماذا ؟ إذا كان هذا مؤشراً إلى ما سوف تؤله هذه الرحله لا أريد أن أحصل عليها |
Bakın, bu yolculuk gerçekten iyi fikirdi. | Open Subtitles | أنظر, هذه الرحله في الواقع كانت فكره رائعه. |
Paranı boşuna harcıyorsun. bu yolculuk hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | إنك تبذر النقود لن استمتع بهذه الرحلة |
Aynı şey bu yolculuk için de söylenebilir. | Open Subtitles | ويمكن قول الشيء نفسه لهذه الرحلة بأكملها |
Fakat eylülde başladığımız bu yolculuk daha bugün bitmedi. | Open Subtitles | الرحلة التي بدأناها معا في سبتمبر لم تنتهي اليوم |
Peki ya üstünüzdeki bu yolculuk kıyafetleri? | Open Subtitles | و ملابس السفر هذه التي ترتدونها جميعكم؟ |
Bak, bu yolculuk.. ..hurafeler olmadan da yeteri kadar zor.. ..bu kadar yaklaşmışken mahvediyor. | Open Subtitles | هذه الرحلة كانت صعبة بما يكفي بدون خرافاتهم ونخربها عندما نقترب من تحقيقها |
Bu sizin ve benim uzun yıllardır sürdürmekte olduğumuz bir yolculuk. bu yolculuk 50 yıl önce, insanlar gezegenimizin dışına ilk adım attıklarında başladı. | TED | وهي رحلة مضينا فيها أنا و انتم لسنوات عديدة وقد بدأت منذ مايقرب من 50 عاما عندما خطى الإنسان لأول مرة خارج كوكبنا. |