Basanti'nin "tongası", burada bulabileceğin tek şey. | Open Subtitles | باسنتي تونجا هي كل ما سوف تجده حول هذا المكان. |
O bir tohum, aslında, ama öyle herhangi bir fidanlıkta bulabileceğin bir şey değil. | Open Subtitles | في الحقيقة إنها بذرة, ولكن ليست النوع الذي تجده في المشاتل المحلية. |
Burada bulabileceğin tek şey ölüm ve acı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ستجده هنا الموت والمعاناة. |
Ya bu ayakları bırak ya da bu şehirde bulabileceğin tek iş arazinin birine bakan güvenlik elemanlığı olsun. | Open Subtitles | وإلاّ فإنّ العمل الوحيد الذي ستجده في هذه المدينة هو حراسة مكبّ نفايات |
Dostum, onu sadece senin bulabileceğin yere geldi | Open Subtitles | . يا رجل , هى إختارت المكان الوحيد الذى يمكنك أن تجدها فيه |
Sana ihtiyacım var . Burada. Beni hep bulabileceğin yerde. | Open Subtitles | أن أكون هنا حيث يمكنك أن تجدني دائماً لكنني أريدك أن تكون هناك لتثق بي |
Madem kibarca sordun, ilginç bulabileceğin bir şey daha. | Open Subtitles | حسنا، بما انكِ سألت بلطف اليك شيء اخر ربما تجدينه مهما |
Bu defter hakkında bulabileceğin her şeyi bulmanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تتبيّني ما بوسعكِ تبيّنه بشأن هذه المفكرة |
Ama elimde ilginç bulabileceğin birkaç bilgi var. | Open Subtitles | لكن لدي بعض المعلومات التي ربما تجدينها مهمة |
Haydi yapalım şunu. Bize yırtıcı birini bul. bulabileceğin en orospu çocuğu avukatı bul bize. | Open Subtitles | أحضر لنا شيطان، أحضر لنا أشرس محامي وغد يمكنك أن تجده |
Bakabileceğin en iyi şekilde baktın. Bugün bulabileceğin başka bir şey yok. | Open Subtitles | ، لقد بحثت بقدر إستطاعتك . لاشيء يمكنك أن تجده اليوم |
Üstelik yerel spor eşyaları dükkânında bulabileceğin bir şey değil bu. | Open Subtitles | وهذا ليس سلاحًا تجده في متجركَ المحليّ للأدوات الرياضيّة. |
Bu günlerde kampüslerde neler bulabileceğin insanı korkutuyor doğrusu. | Open Subtitles | يُخيف ما بوسعك أن تجده في الحرم الجامعيّ هذه الأيّام. |
Üzerimde bulabileceğin tek şey kan sulandırıcı ilaçlar. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى ستجده معى هو سيولة قليلة فى الدم. |
Elindeyken zevkini çıkar evlat çünkü avlanmak bu hayatta bulabileceğin en belirgin şeydir. | Open Subtitles | لذا استمتع بينما أنت على قيد الحياة يا فتى ...لأن الصيد هو الشيء النقي الوحيد الذي ستجده في الحياة |
bulabileceğin en yakını ayak takımı. | Open Subtitles | أقرب ما ستجده شخص من هنا وهناك |
Her köşede bulabileceğin şeylerdi, ve saplantı haline geldi. | Open Subtitles | والتي تجدها عن كل زاوية ،وأصبح الامر هوساً |
Sadece burada bulabileceğin başka şeyler de var. | Open Subtitles | . هنالك أمور أخرى لا يمكنك أن تجدها إلا هنا |
Beni hep bulabileceğin yerde. | Open Subtitles | أن أكون هنا حيث يمكنك أن تجدني دائماً لكنني أريدك أن تكون هناك لتثق بي |
- Sadece ilginç bulabileceğin özel bir kitap. | Open Subtitles | -إنه مجرد كتاب معين قد تجدينه مثيراً للاهتمام |
Felicity, bu defter hakkında bulabileceğin her şeyi bulmanı istiyorum. | Open Subtitles | (فليستي)، أريدكِ أن تتبيّني ما بوسعكِ تبيّنه بشأن هذه المفكرة. |
Kategori, hırdavatçıda bulabileceğin şeyler. | Open Subtitles | الفئة أشياء تجدينها في متجر الخردوات |
Elinde anahtarın olacak ve sonraki hedefini bulabileceğin bir posta kutun, hedefi öldürdüğünü belgelediğinde paranı da posta kutunda bulacaksın. | Open Subtitles | كلّ ما لديك هو ذلك المفتاح هدفك الموالي في الصندوق ونقود استغلال تنتظر هناك حين تجلب دليلا على الموت |