Tıpkı benim yaptıklarını bağışlamayı ve sana bunu düzeltme fırsatı tanımayı seçmem gibi. | Open Subtitles | مثلي أنا، فقد إخترت مسامحتك على ما فعلته و أعطائك فرصة لإصلاح ذلك |
Ama şimdi Tanrı bize bunu düzeltme fırsatı verdi. | Open Subtitles | لكنّ الربّ منحنا الفرصة لإصلاح ذلك الآن |
Artık bunu düzeltme fırsatına sahipsin. Yani, Zoe senin gibi şanslı değil. | Open Subtitles | حسنا، الآن لديك الفرصة لتصحيح هذا أقصد، زوي ليست محظوظة مثلك |
Artık bunu düzeltme zamanı geldi, diyorum! | Open Subtitles | وفكّرت ، أوتعلم يا فتى ! حان الوقت لتصحيح هذا |