| Hayır, bir öğrenci işe alıp ona rehberlik yaparım, ona problem üzerinde nasıl düşüneceğini, benim bakış açımdan nasıl bakacağını öğretirim ve onu serbest bırakırım. | TED | لا، أنا أُشغِّل تلميذ و أقوم بإرشاده و أعلّمه كيف يفكر في المشكلة، ليراها من منظوري ثم أطلق له العنان. |
| Onun ne düşüneceğini düşünmekten vazgeç. | Open Subtitles | مّن يهتم لما قد يفكر به هذه ليست إطروحتك |
| Hayır. Dün gece birşey düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | لا يا عزيزتي، لقد قال ليلة البارحة أنه سيفكر بشيء ما |
| Lizzy işi kabul etmeyi düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | ليزي قالت أنها ستفكر في أمر قبولها للمنصب. |
| Aldığım her kararda, her başarımda, her başarısızlığımda, benimle ilgili ne düşüneceğini merak ettim. | Open Subtitles | كل قرار إتخذته كل نجاح, وكل فشل لقد تسائلت بما ستفكرين به عني |
| Bana, düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | فأخبرتني أنّها ستفكّر في عرضي. |
| Kay öldükten sonra herkesin bunu isteyerek yaptığımı düşüneceğini biliyordum. | Open Subtitles | بعد موت كاى, عرفت أن كل شخص قد يفكر أنى قصدت أن أقتلها |
| "Kız kardeşimin diğer insanların ne düşüneceğini kendisi kadar düşünen birisini bulabileceğini düşünmemiştim... | Open Subtitles | لم أكن أظن أبدأ بأن أختي ستجد شخصاً يهتم بما يفكر الآخرون به كما تهتم هي بذلك حتى قابلت ـ كريغ ـ |
| "Kız kardeşimin diğer insanların ne düşüneceğini kendisi kadar düşünen birisini bulabileceğini düşünmemiştim ta ki Craig ile tanışana kadar. | Open Subtitles | لم أكن أظن أبدأ بأن أختي ستجد شخصاً يهتم بما يفكر الآخرون به كما تهتم هي بذلك, حتى قابلت ـ كريغ ـ |
| Şu an ne düşüneceğini bilmiyor ama birlikte olduğumuzu anlarsa... ..bunu iyi karşılamayacaktır. | Open Subtitles | حاليا هو لا يعرف بم يفكر , لكن إن تأكد له يوما بأننا كنا نعمل معا, حسنا.. لن يتقبل الأمر بشكل جيد |
| Babasının onun gibi küçük çocukları alıp siyah zift eroinle zehirlenip hayvandan farksız yabancılara satılsınlar diye sokaklara attığını öğrendiğinde ne düşüneceğini merak ediyorum. | Open Subtitles | أتعلم ، انا أتساءل ، ماذا سوف يفكر عندما يجد أن أباه يأخذ اطفالا صغار مثله تماما ً ويضعهم في الشارع |
| Babamla dün gece konuştuğumda bunu düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | لقد تحدثت معه الليلة الماضية و قال إنه سيفكر فى الأمر |
| Bu konuda düşüneceğini söyledi. Tamam,neredeyiz biz? | Open Subtitles | لقد قال أنه سيفكر بشأنها حسناً ، إذاً ، أين كنا؟ |
| - düşüneceğini söylerdi, ki bu da yapmayacağı anlamına gelirdi, aynen bu akşam bize, yemeğe gelmeyeceği gibi. | Open Subtitles | فإنه سيقول بأنه سيفكر بالأمر والذي يعني بأنه لن يقوم بذلك فقط مثل أنه لن يأتي للعشاء هذه الليلة |
| Lütfen düşüneceğini söyle bari. | Open Subtitles | لذا، أرجوك، فقط أخبرني أنك ستفكر في الموضوع |
| Hayır, düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | لا، قالت أنها ستفكر في الموضوع. |
| En azından bana düşüneceğini söyle. | Open Subtitles | أقلّه أخبريني أنك ستفكرين بالأمر. |
| Sadece düşüneceğini söyle. | Open Subtitles | أخبرني أنكِ ستفكرين بالامر |
| Gözümün içine bakıp söylediklerimi düşüneceğini söyle. | Open Subtitles | انظر بعينيّ، أخبرني أنك ستفكّر بعرضي. |
| Sadece kendi müşterisiyle sevdiği adama kazık attığını öğrendiğinde kızının ne düşüneceğini merak ediyorum. | Open Subtitles | أنا أتساءل مالذي ستفكرّ به ابنتك حينما تكتشف أنّك قد عرّضت عميلك للخسارة من أجل الإضرار بحبيبها |
| İçimden bir ses bundan sonra kadınlara sarkarken iki kere düşüneceğini söylüyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني بأنه لن يقوم بالقيام بأتخاذ اجراءات اكثر غير مرغوبّ فيها |
| Olmaz demedi, düşüneceğini söyledi. | Open Subtitles | هي لم تقل لا لكنها قالت أنها ستفكر بالأمر |
| Müfettişin ne düşüneceğini merak ediyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أنتظر حتى أرى ما ستقولهُ هيئة التفتيش عن ذلك |