Senin hastanede olduğun üç ay boyunca düşünecek çok zamanım oldu. | Open Subtitles | لقَد بَقِيتَ ثلاثَة أشهُر في المَشفى. كانَ لديَّ وقتٌ طويل للتفكير |
Ve mantıklıydı, ama üstünde düşünecek çok da vaktimiz yoktu. | Open Subtitles | وكانت منطقية ولكن لم يكن لدي الوقت للتفكير خلال ذلك |
Ama bir şeyler yapabilecek birileri bizim deli olduğumuzu düşünecek. | Open Subtitles | ولكن أي شخص يستطيع فعل أي شيء سيظن أننا مجانين. |
Kamuoyu ben ne istersem onu düşünecek. The Banner seni kurtaracak. | Open Subtitles | الرأى العام سوف يعتقد ما أريده أن يعتقده، البانر سوف تحميك |
- Bağırma. Sinsice işler çevirmeden önce iki kere düşünecek, yalancı, sevimsiz velet! | Open Subtitles | سيفكر مرتين قبل أن يشرع في أساليبه الملتوية الكاذب ، الصغير الشقي البغيض |
Ve 8 saatlik uykusuz geçen yolculuğum sırasında düşünecek çok zamanım oldu. | TED | حسنا، لدي وقت طويل خلال الثمانى ساعات لأفكر فيه دون أن أنام |
- düşünecek birşey yok! | Open Subtitles | لا يا جايسون هذا خداع لا يوجد شىء لتفكر به |
Daha ünlü insanlarla, daha heyecanlı vakit geçirdiğini düşünecek. | Open Subtitles | ستظن أنك تمضى وقتا أكثر إثارة مع أشخاص أكثر شهرة |
Ağılımda yalnız başıma yatarken düşünecek çok zamanım oldu. | Open Subtitles | لقد كان لي متسع من الوقت للتفكير حينما كنت ممدا وحيدا في حجرتي |
Köprünün altında karşılaştığım sarışın adam düşünecek fazla zaman bırakmadı. | Open Subtitles | الرجل الأشقر الذى قابلته على الجسر لم يعطينى وقت كافى للتفكير |
İyi bir kadın düşünecek kadar genç. | Open Subtitles | كنت شاباً بما يكفى للتفكير فى الإرتباط بأمرأة. |
Ama neden? Her neyse, bunu düşünecek zamanın var. | Open Subtitles | لكن لماذا ؟ حسنا, لا يهم لديكم الوقت للتفكير |
düşünecek zaman kazanmak için hastahaneye gitmem lazım. | Open Subtitles | عليّ أن أدخل المستشفى لكي أحصل على بعض الوقت للتفكير. |
Tatlım, biri içeri girdiğinde ağlıyor olursan kötü bir şey olduğunu düşünecek. | Open Subtitles | عزيزتي لو أنك ستبكين عند دخول أحدهم سيظن أن هناك خطب ما |
Donald'a anlattığımda, rüya gördüğümü düşünecek. | Open Subtitles | سيظن دونالد أننى كنت أحلم عندما أخبره بكل ذلك |
Oldu. Beni dinle tamam mı? Tom geç kaldığını düşünecek ama... | Open Subtitles | توم يعتقد انك تاخرت كيف تمكنتم من فتح البوابة بدون مفتاح؟ |
Benim de bir oğlum var, sanırım şenin yaşına gelince o da benim bir şey olduğumu düşünecek. | Open Subtitles | اكره ان افكر ان ابني عندما يصل الى عمرك سيفكر بي ك.. معتوه؟ |
Bu masaya çakılı kalmak bana, düşünecek bolca zaman sağladı. | Open Subtitles | الجلوس على ذلك المكتب أتاح لي الكثير من الوقت لأفكر |
Kabul et, bitti. Üzerine düşünecek bir şey kalmadı. | Open Subtitles | إقبل الوضع، لقد إنتهى الأمر لم يعد هناك شئ لتفكر فيه |
Yine ilişkisini baltaladığımı düşünecek. | Open Subtitles | انها فقط ستظن انني أخرب علاقتها مرة اخرى |
Digicore en büyük rakibine karşı büyük bir zafer kazandığını düşünecek. | Open Subtitles | ستعتقد شركة "ديجيكورب" أنها قد حققت نصراً مهماً على منافستها الكبرى |
Ucube götlü mutan tavşan size tekrar saldırmadan önce iki kez düşünecek. | Open Subtitles | اي ارنب تافه ولعين سوف يفكر مرتين قبل ان يهاجمك مرة اخرى |
Bu şekilde gelmeye devam edersen, çocuklar bana bayıldığını düşünecek. | Open Subtitles | لو واصلت الظهور عليّ هكذا، فإنّ رفاقي سيعتقدون أنّك تعشقني. |
O eşimin akşam 9 da evine geldiğini düşünecek! | Open Subtitles | فيما ستفكر أمى؟ أن زوجة ابنها تأتى للبيت بعد التاسعة مساءاً |
Bunun hakkında düşünecek vaktimiz yoktu. Mermimiz bitmek üzereydi. | Open Subtitles | لم يكن لدينا وقت لنفكر بذلك فذخيرتنا قليلة |
Gerçekten, o işi almak için burada kalmayı düşünecek misin? | Open Subtitles | انت فعلا ستفكرين بأن تبقي هنا وتأخذين العمل ؟ . |
0na düşünecek zaman vermeyi dene. | Open Subtitles | نحن نحتاج أن نعطيه وقتاً ليفكر فيما قلناه |
- Demek ki; düşünecek yeni birşeyler çıktı. | Open Subtitles | جيد، الآن لديك شيء جديد لتفكري به، فالتستمري بمهمتك |