| Babam, dükkandan hızlıca bir şey almaya giderken beni arabada yalnız bırakmıştı. | TED | والدي تركني وحيداً في السيارة في حين ذهب بسرعة لشراء شيء من المتجر. |
| Ve şu kulübeden su satarak onların okula gitmelerini sağlıyor ve içerideki küçük dükkandan sabun ve ekmek satmak suretiyle. | TED | وترسلهم جميعاً الى المدرسة ببيع الماء من ذلك الكشك، وعبر بيع الصابون والخبز من داخل المتجر الصغير. |
| Bu dükkandan verilen işi biliyor musun? Sanmıyorum. | Open Subtitles | هل تَعْرفُ إذا كان الطلبِ نَشأَ في هذا المحل ؟ |
| Yaşlı kadını dükkandan çıkarken gördünüz, Bay Bangor. | Open Subtitles | أنت رأيت المرأة العجوز تغادر المحل سيد بانجر |
| Third ve Garret'taki dükkandan. 3 temmuz. | Open Subtitles | من متجر جيسون للعدد ومستلزمات البناء الثالث من يوليو |
| Kötü kararlar silsilesi içinde, bir dükkandan 30 tane dizüstü bilgisayar çaldı ve onları internet üzerinden sattı. | TED | في سلسلة من القرارات السيئة، سرق ٣٠ من أجهزة الكمبيوتر المحمولة من محل وباعهم في الإنترنت. |
| Az evvel dükkandan gelirken dışarıda bir kız gördüm. | Open Subtitles | وأنا فى طريق العودة من المتجر ألتقيت بفتاة |
| Bunlarsa saldırganların dükkandan kaçarken bıraktıkları lastik izlerinin fotoğrafları. | Open Subtitles | وهذه صور للعلامات التي خلفتها الإطارات بعدما هربت من المتجر |
| Ve sonra ben bilirsiniz arpa paketini ona fırlatıp dükkandan kaçtım. | Open Subtitles | ثم ألقيت كيس الشعير عليها و ركضت خارج المتجر |
| Anlayamıyorum. Hepsini anneme kıyafet aldığım dükkandan almıştım... | Open Subtitles | لا أفهم ، أشتريتها من المتجر الذيتبتاعمنهأمي ،و.. |
| dükkandan buraya gelene kadar birşeyler oldu. | Open Subtitles | حسنا. حدث شيء ما بالرغم من ذلك بين المتجر وهنا |
| dükkandan içeri girmeseydin kim bilir ne olurdu? | Open Subtitles | لا أعلم ما كان سيحدث إذا لم تتوقف عن الصراخ في ذلك المتجر |
| Hamburgercinin yanındaki dükkandan televizyon çaldım. | Open Subtitles | لقد سرقت تلفازاً من المحل المجاور محل الحلوى |
| Kadın dükkandan ilk ayrılanın kaydığını söyledi. | Open Subtitles | أن امرأة قالت أول واحد فقط وتراجع لمغادرة المحل. |
| Yok, dükkandan süt almış sonra dışarıya çıkmış bir müşteri onu yerde yatarken bulmuş. | Open Subtitles | لا، لقد كان في المحل يشتري بعض الحليب أو أياً كان وبعد خروجه بدقيقة وجده زبون آخر ملقى هنا |
| Çıktığında onunla savaşabiliriz. Büyü malzemeleri satan dükkandan bir şeyler gerekiyor. | Open Subtitles | لكنى أحتاج أن أحضر بعض الأشياء من متجر السحر |
| Alabilmeyi dilerdim oğlum ama dükkandan çoktan çıktık. | Open Subtitles | ليس هذا بمقدوري لكننا تركنا متجر الهدايا بالفعل |
| İşler, Canyon'daki dükkandan yürütülecek. | Open Subtitles | كل الصفقات تحدث باستمرار في متجر كانيون.. |
| Şu halde ahşap boru Paris'te bir dükkandan alınmış olabilir. | Open Subtitles | و بالتالي فإن الإنبوب تم شراؤه من محل في باريس على الأرجح |
| Aynı kasabada tutunmaya çalışan iki dükkandan farkımız yok. | Open Subtitles | الأمر لا يختلف عن إثنان من المتاجر يتنافسان من أجل البقاء في نفس المدينة اللعينة. |
| Nicholson Hewitt ve West için çalışıyor ve her sabah, aşağıdaki dükkandan bir sandviç sipariş ediyor. | Open Subtitles | انه يعمل في شركة نيكلسون ، هاوت اند وست و كل يوم صباحاًً يطلب سندوتش من الدكان في الدور التحتي |
| Evimin yanındaki organik meyve aldığım küçük bir dükkândan. | Open Subtitles | من بقاله قريبه من منزلي من هناك أحصل على الفاكهة العضوية |
| Evet. Eğer dükkândan kastın satış yeriyse, evet. Bu yeni model 335. | Open Subtitles | أجل , أجل , إذا كنت تعني بالمتجر صالة العرض , إذاً , أجل , إنها جديدة |
| dükkandan almak istemiştik! Ama adam bitti demişti | Open Subtitles | حاولنَا شِرائه في المخزنِ والرجل قالَ بأنّه كَانَ جميعاً مباع خارج! |