dünyanın farklı yerlerinden genç insan gruplarıyla çalışıyoruz. | TED | ونعمل مع شبكات من الشباب في أماكن مختلفة من العالم. |
dünyanın farklı bölgelerinden farklı insanların farklı kontakları var. | TED | وغني عن القول، المجتمعات المختلفة من أنحاء مختلفة من العالم لديها أنواع مختلفة من الاتصال. |
Bu bir araştırma kolu, fakat baştan aşağı ticari parçalardan yapıldı ve bir kısmını dünyanın farklı yerlerinden ödünç aldım. | TED | والآن هذه عبارة عن ذراع في طور البحوث ، ولكنها مصنوعة من مواد متوفرة في كل مكان وبعضاً من المواد القليلة التي استعرتها من انحاء مختلفة من العالم. |
Mesela, şu an dünyanın farklı yerlerinden bin insanın genom dizilerinin incelendiği devam etmekte olan bir proje var. | TED | هناك على سبيل المثال مشروع يجري لسلسلة جينات الآلاف الافراد الجينوم الخاص بهم من مختلف أنحاء العالم |
Bu, San Francisco çalışma grubu ama her biri dünyanın farklı yerinden. | TED | هذه مجموعة دراسة في سان فرانسيسكو، لكن بعض المجموعات من كل أنحاء العالم. |
Ayrıca dünyanın farklı yerlerinde aynı anda kıyma cinayetleri işlemek imkansız. | Open Subtitles | بالأحرى لا يوجد شخص بمقدوره تمزيق عدة أناس في الوقت عينه... في أماكن مختلفة عبر العالم... . |
Yaptığım şeylerden biri şuydu, bu sorulardan öylesine bıkmış ve bu hikâyelere öylesine sinirlenmiştim ki, işimden ayrıldım ve böylece tam zamanlı olarak bu konuda çalıştım, bir sene boyunca dünyanın farklı yerlerine seyahat ederek şirketlerde, ülkelerde ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda etkili ve etkisiz liderlik uygulamalarını öğrendim. | TED | أحد الأشياء التي قمت بها، شغلت هذه الأسئلة كل تفكيري كما أنني أصبت بالإحباط بسبب تلك القصص، لدرجة أنني تركت عملي لكي أتفرغ كليا لدراسة هذه الأسئلة، ثم قضيت سنة في السفر إلى أنحاء مختلفة من العالم لتعلم ممارسات القيادة الفعالة وغير الفعالة في الشركات، والدول والمنظمات غير الربحية. |
Çünkü biliyorum ki bu günlerde tanıştığım bütün büyük mucitler ve kaşifler aslında dünyanın farklı yerlerinde köşelerinde oturuyor ve bizden bir ortam yaratmamızı bekliyor bu ortam sayesinde zekanın kapısını tutkunun kapısını bütün büyük şeylerin kapısını açarak onların içindeki ortaya çıkaracağız. | TED | لأن كل هؤلاء المخترعين والمبتكرين العظماء الذين رأيناهم وحدثناهم خلال الأيام القليلة الماضية هم كذلك يجلسون في زوايا صغيرة ،في أجزاء مختلفة من العالم وما يطلبون منا القيام به هو إنشاء ذلك المكان ،لإطلاق العنان للذكاء وإطلاق العنان للشغف وإطلاق العنان للأمور العظيمة .التي يحتفظون بها داخلهم |
Bu tablo, dünyanın farklı yerlerinde 15-24 yaş arası insanların sayısını gösteriyor. Bir süreliğine şu mavi çizgiye odaklanmanızı istiyorum. | TED | أنا أريكم عدد الأشخاص ما بين 15 و 24 سنة في مختلف أنحاء العالم والخط الأزرق هو ما أريدكم أن تركزوا عليه لبرهة |
Yollarımız, demiryolu ağlarımız dünyanın farklı bölgelerindeki belli miktardaki darbelere karşı dirençli, uzun süreli kullanım için tasarlandı. | TED | إذن تم تصميم طرقاتنا وشبكاتنا الحديدية لتدوم فترة طويلة وتحمل قدر معين من الأثار في جميع أنحاء العالم. |
Öyle ki, dünyanın farklı yerlerinden tanımadığım insanların çok özel meselelerini anlattıkları binlerce mektup okudum. | TED | أقصد أنني قرأت آلاف الرسائل الشخصية جدا من غرباء من جميع أنحاء العالم. |
12 yıl önce bu cümleyle başladım, ve gelişmiş ülkeler bağlamında düşündüm. Sizler dünyanın farklı köşelerindensiniz. | TED | لقد بدأت بهذه الجملة قبل حوالي 12 عاما، وبدأت في سياق بلدان نامية، ولكنّكم اليوم هنا من كلّ أنحاء العالم. |