İnsanların bana her zaman sorduğu soruları cevaplayacağım, ama dürüst bir şekilde. | TED | وسوف أجيب على الأسئلة التي يسألها الناس دائماً لي، ولكن باحتيال صادق. |
Bunu anlayıp anlamayacağını bilmiyorum, fakat kendime dürüst bir adam gözüyle bakıyorum. | Open Subtitles | لا اعلم ان كنت ستفهميننى, لكنى اخذت على نفسى عهدا كرجل صادق |
Seni gafil avladı. dürüst bir dövüşte onun canına okursun. | Open Subtitles | لقد غافلك ، و أنت ستهزمه في أي شجار نزيه |
dürüst bir işe başladım ama bir hafta bile dayanamadım. | Open Subtitles | أردت أن أعيش حياةً نزيهة ولن أتمكن من الصمود أسبوعا |
dürüst bir iş bulmaya çalışan eski bir mahkum olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف كيف الأمر حين تكون صاحب سواق تحاوب كسب لقمة عيش شريفة ؟ |
Çünkü kayın babam bana iyi bir adama kazık attırdı, dürüst bir adama, parası için, karım da beni alkışlıyor. | Open Subtitles | لأن حماى يريدنى أن أحتال على رجل طيب أن أسلب رجلاً نزيهاً ماله ولأن زوجتى تشجعنى على ذلك |
"Parlak, dürüst bir dinçlikle çalışanlar ödüllerle, kupalarla ve şekerlemeyle ödüllendirilecek!" | Open Subtitles | أن أولئك الذين يعملون بحماس صادق ولامع سوف يكافؤن بالجوائز والمكافآت |
Aslında iyi ve dürüst insanların yaptığı iyi ve dürüst bir iş. | Open Subtitles | في الحقيقة، إنه عمل صادق جيد من قبل ناس صادقين و جيدين |
Dedim ki, bir daha asla dürüst bir toplumsal görüşü ifade etmeyeceğim. | TED | وقلت بأني لن أصرح بأي تعليق صادق للعامة مرة أخرى |
Vatanseverlik eski moda olabilir ama bir vatansever dürüst bir insandır. | Open Subtitles | الوطنية قَدْ تَكُون شيئا قديما لكن الوطني رجل صادق |
Karşınızda dürüst bir polis memuru ile dürüst olmayan bir polis memuru olması olasılıkları çok yüksek. | TED | هناك رهانات على درجة كبيرة من الأهمية في كلتا الإحتمالين في وجود رجل شرطة نزيه أو غير نزيه. |
Evet, peki, duyduğuma göre, dürüst bir insan aldatmazmış. | Open Subtitles | حسناً أبي كان يقول لا يمكنك خداع شخص نزيه |
Ben dürüst bir kadınım, eşinize sorun, en iyi müşterilerimdendir. | Open Subtitles | -أنا امرأة نزيهة. إسأل زوجتك, إنها زبونة عندي |
Babasının dürüst bir polis olduğunu söyle. | Open Subtitles | أخبره أن والده كان .. ضابط شرطة نزيهة. |
Ve sen beni dürüst bir kadın yapmak istiyorsun. Şu erkekler! | Open Subtitles | أوه، وتريد ان تجعلني امرأة شريفة رغما عني. |
Bakın, benim hakkımda ne düşünürseniz düşünün, kendimi dürüst bir insan olarak görüyorum. | Open Subtitles | ،اسمع، مهما كان ظنك بي فأنا أعتبر نفسي رجلاً نزيهاً |
Burada sadece dürüst bir iş ve dürüst bir yevmiye alırsın. Değil mi, Lavelle? | Open Subtitles | إنه يوم عمل شريف لقاء أتعاب شريفة، صحيح؟ |
- dürüst bir oyuncumuz var. | Open Subtitles | - عِنْدَنا واحد صريح. |
Hep dürüst bir tavrın mı vardır? | Open Subtitles | هَلْ موقفكَ مستقيم جداً دائماً؟ |
dürüst bir değiş-tokuş, huh ? | Open Subtitles | مبادلة عادلة أليس كذلك؟ |
Dolayısıyla üçüncü sorunun cevabının dürüst bir EVET olduğunu varsayalım. | TED | دعنا نفرض أن الإجابة على السؤال الثالث كانت نعم صادقة. |
Harika bir bağımız var ve açık ve dürüst bir şekilde iletişim kurmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendim. | TED | لدينا علاقة مذهلة وتعلمت كم هو مهم التواصل بصراحة وصدق. |
yapanlara ne olmalı diye sorarsanız, dürüst bir insan çok daha büyük olasılıkla hafif cezalandırma yerine katı cezalandırmayı önerecektir. | TED | ما الذي يجب فعله تجاه من قام بتزوير هذه الشيكات، الشخص الصادق على الأرجح سيوصي بتوقيع عقوبة صارمة أكثر من التسامح. |
Siz harika bir dedektifsiniz ve anlatılamayacak kadar dürüst bir insansınız | Open Subtitles | أنت رجلَ صادقَ. أنت لوحدك، حقّ؟ |
dürüst bir şekilde yaşamamı istedi. | Open Subtitles | أخبرنى بأن يجب أن احاول فعل شيئا صادقا بحياتى |
Önümüzde o büyük Beyaz Saray'a dürüst bir adamı oturtma fırsatı var. | Open Subtitles | أنا فقط أقول أن هذه فرصتنا لنوصل رجلاً شريفاً إلى البيت الأبيض. |