| Eğer benim hastam değilseniz, neden burada buluşmayı kabul ettiniz? | Open Subtitles | إذا لم تكن مريضي إذاً لماذا وافقت أن تقابلني هنا؟ |
| Görünüşünüz nasıI olursa olsun, eğer Afrikalı değilseniz bunların torunlarısınız. | Open Subtitles | ومهما كان شكلك، إن لم تكن أفريقياً، فأنت من نسلهم |
| Ve sizler sinirli değilseniz, bu odaya ait değilsiniz demektir. | Open Subtitles | وإن لم تكونوا غاضبين أيضًا فمكانكم ليس في هذه الغرفة |
| Şef, eğer kızların kayıp olduklarından emin değilseniz neden bizden yardım istediniz? | Open Subtitles | ايها الرئيس ان كنت غير متأكدا ان الفتيات مفقودات لم ستطلب مساعدتنا؟ |
| Yani, eğer emin değilseniz, öyleyse, oturun. Gidip evinizde bekleyin. | Open Subtitles | لذا إذا لم تكونونا واثقين فاجلسوا و ابقوا في منازلكم |
| Peki, casus değilseniz, kimsiniz siz? | Open Subtitles | حسنا، لو لم تكونا جواسيس ماذا تكونون إذا؟ |
| Buna sahip değilseniz, anlayışa sahip değilsinizdir. | TED | إن كنتم لا تمتلكونها، فليست لديكم الكمية الكافية من الفهم. |
| Eğer emin değilseniz olmamıştır çünkü o bir insan hakları ihlali ve hiçbir zaman rozetler ve masaya konan silahlarla sonlanmaz. | Open Subtitles | إن لم تكن متأكداً, إذن لم يسبق له ذلك, لأنها تهمة بالتعدي على الحقوق المدنية والتي لا تنتهي أبداً بإمتلاكه شارة |
| Belirli bir alanda uzman değilseniz bile alan dışı uzmanlığınız, o alandaki büyük problemleri çözmenin anahtarını taşıyabilir. | TED | أنه حتى وإن لم تكن خبيرًا في مجال معين، فإن خبراتك الحياتية قد تحمل المفتاح لحل المشكلات الكبيرة في هذا المجال. |
| Eğer evli değilseniz, bu sayı üçe düşüyor. | TED | وإذا لم تكن متزوجا، يتراجع الرقم إلى ثلاثة. |
| Ve bir mucize meyvesi, aşina değilseniz, doğal bir malzeme ve özel bir niteliğe sahip. | TED | و توت يعتبر معجزة , ان لم تكونوا تعرفوه هو مكون اساسي .. وفي خصائص مميزة |
| Bunu yaşamanızın sebebi hayatınızın ilk 20 yılını seksi sonsuza dek süren tehlikeli bir utanç kaynağı olarak öğrenmeniz ve eğer bunda iyi değilseniz hiç kimse sizi sevmeyecek. | TED | فالسبب أنكم تمارسونه لأنكم قضيتم أول عقدين من حياتكم تتعلمون أن الجنس هو مصدر مثير للاشمئزاز لعار دائم وإذا لم تكونوا جيدين فيه حقًا، لن يحبكم أي أحد مطلقًا. |
| Kalkışa geçtiğimde, eğer koltuklarınızda değilseniz, çok berbat bir öğleden sonra yaşarsınız... | Open Subtitles | إذا لم تكونوا في الطائرة عندما يحدث هذا محتمل أن يكون لديكم فترة عصر سيئة |
| Her neyse, satın almaya hazır değilseniz, sahipleri kiralamaya da niyetliler. | Open Subtitles | على كل حال.اذا كنت غير مستعد للشراء المالكين راغبين ايضا بالتأجير |
| Belirsizlik çok kötü bir şeydir. Evrimsel olarak kötüdür. Eğer onun yırtıcı bir hayvan olup olmadığından emin değilseniz, çok geç. | TED | الآن، الشك شيء سيء للغاية. إنه من الناحية التطورية هو أمر سيئ. إذا كنت غير متأكد أن ذلك مفترس، سيكون الأمر متأخرا جدا. |
| Bunun şakası yok, çünkü yeterince güçlü değilseniz yaralanabilirsiniz, anlaşıldı mı? | Open Subtitles | تعاملوا بجدية، يمكن أن نُصاب بمكروه إذا لم نكن أقوياء كفايةً |
| Eğer casus değilseniz, kimsiniz siz? | Open Subtitles | حسنا، لو لم تكونا جواسيس ماذا تكونون إذا؟ |
| Çocuklar, ölü değilseniz, neden bu evdesiniz? | Open Subtitles | يا أطفال ، إن كنتم أمواتا لماذا تبقون في هذا البيت؟ |
| Müsait değilseniz yine de gelin." | Open Subtitles | و لو لم يكن مناسب لك تعال أيضاً |
| Peki Bayan Blue, eğer sen ve delikanlı birer kelle avcısı değilseniz, o şovu yapmak müthiş bir riskti. | Open Subtitles | آنسة "بلو"، إذا لم تكوني أنت والشاب الذي معك تعملان لصالح أحد، فإن إحياء الحفل كان مجازفة فظيعة. |
| Bu etikten çok görüntü içindir, fakat bir piknik masasında değilseniz, tabağın altında hiçbir şey olmaması nadir görülen bir şeydir. | TED | إن هذا يتعلق بالمظهر أكثر من الآداب، لكنه من النادر ألا نرى شيئا تحت الطبق إلا إذا كنت تأكل على طاولة نزهة. |
| Tutku göstermeniz lazım. Eğer kendi şirketiniz hakkında tutkulu değilseniz, | TED | عليك أن إيصال كونك شغوفا , إن لم تكن شغوفا بشركتك , |