Katil, denizanalarıyla dolu deniz suyunu plaj topuna enjekte etti. | Open Subtitles | لدينا القاتل حقن مياه البحر التي تنتشر فيها قنديل البحر |
Belki de senelerce yanlışlıkla yutttuğunuz her deniz suyunu düşündürerek midenizi bulandırdım. | TED | أو ربما أكون قد تسببت لك بالغثيان، عندما تفكر بكل مياه البحر التي قمت بابتلاعها عن طريق الخطأ على مر السنين. |
Yani bu boşaltım boruları giriş sisteminden gelen deniz suyunu kapatmak için yeniden uyarlanmıştır. | TED | لذا تم اعادة تصميم هذه الانابيب لكي تمنع مياه البحر من الدخول. |
- Ayrıca bölgede bulunan itfaiyecilerin deniz suyunu kullanmalarına hemen izin verin. | Open Subtitles | و أيضًا، قوموا بالسماح فورًا لرجال الإطفاء في الموقع باستخدام ماء البحر. |
Bizi güzel şeyler öğrettin doğa gibi ve neden deniz suyunu içmememiz gibi. | Open Subtitles | مثل الطبيعة ، ولماذا لا يجب شرب ماء البحر |
Okyanuslarda yükselen karbondioksit seviyesi deniz suyunu asitleştirmeye başlıyor. | Open Subtitles | في المحيطات، ارتفاع نسبة ثاني أكسيد الكربون بدأ بزيادة حموضة ماء البحر. |
deniz suyunu ve kumu alıp, bir çeşit ürün yetiştiren bir şirket gördüm. Saf deniz suyunda, özel ilgi istemeksizin yetişebilen bir ürün. | TED | رأيت شركة تؤخذ مياه البحر ، والرمل ، وكانت تنتج نوع من المحاصيل التي تنمو في المياه المالحة دون الحاجة إلى معالجتها. |
Gördüm. Hidro santraller deniz suyunu emiyor. | Open Subtitles | حصلت عليهم الحفارات المائية تمتص مياه البحر |
Yeniden soğutma sistemini çalıştırmak için deniz suyunu pompalıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحاول إستعادة المبرد عن طريق ضخ مياه البحر |
Ve bu basınç deniz suyunu bir zar içerisinden zorlar. | TED | فيدفع الضغط مياه البحر عبر الغشاء. |
Adam, deniz suyunu yakıta dönüştürmekten bahsediyordu. | Open Subtitles | من كل هراء لا يصدق - تحول مياه البحر إلى البنزين. |
Dubai'de su yok ama muazzam enerji harcayarak deniz suyunu tuzdan arındırmaya ve Dünya'nın en yüksek gökdelenini inşa etmeye yetecek gücü var. | Open Subtitles | لا يوجد مياه في "دبي ولكنها تستطيع ...تحمل نفقات ثمن الطاقة اللازمة من أجل تكرير مياه البحر وبناء ناطحات السحاب |
Sadece deniz suyunu alıyoruz ve filtreliyoruz ve sonra bu filtrelerden değişik büyüklükteki organizmaları topluyoruz. Daha sonra bunların DNA'larını Rockville'deki laboratuvarımıza götürüyoruz, ve burada genetik koda ait yüzlerce milyon sayıda olan karakterleri her 24 saatte bir sıralıyoruz. | TED | نحن نأخذ فقط مياه البحر ونقوم بفلترتها، ونقوم بأخذ أحجام مختلفة على مرشحات مختلفة. ثم نأخذ حمضها النووي (DNA) إلى مختبرنا في روكفيلي، حيث يمكننا سلسلة مئات الملايين من رموز الشفرة الجينية كل 24 ساعة. |
deniz suyunu hortumuyla çekiyor içme suyu boşaltıyor. | Open Subtitles | تمتص ماء البحر من خلال هذا الشفاط وتضخ الماء العذب |
Yakınlarda, bilinen bir mercan patojenin aslında deniz suyunu koklama ve mercanlar için avlanma yeteneğine sahip olduğunu keşfettiğim bir cihaz kullanıyor. | TED | كما أنها تقوم باستخدام جهاز مشابه لهذا قمت باكتشافه مؤخراً إن فايروس يصيب الشعب المرجانية معروف بقدرته لتتنشق حول ماء البحر وتتصيد الشعب المرجانية. |
- Artık deniz suyunu kullanabiliriz. | Open Subtitles | يُمكننا استخدام ماء البحر الآن. |
deniz suyunu içmeyin! | Open Subtitles | لا تشربوا ماء البحر. |
ıçmeyin deniz suyunu! | Open Subtitles | لا تشربوا ماء البحر, |
Hemen deniz suyunu kullanın! | Open Subtitles | قوموا بالتعبئة من ماء البحر فورًا! |