| Görünüşe göre, kumsaldaki yumurtalar, yırtıcı hayvanlardan daha fazla korunur ve Denizdeki soğuk sularda olacağından daha hızlı gelişirler. | Open Subtitles | يبدو أن وضع البيض على الشاطئ أكثر أمناً من الضواري ويتطور بأسرع من تطوره في المياه الباردة في البحر |
| Daha güneyde, kıtanın kıyısında Denizdeki buz örtüsü kırılmaya başlıyor. | Open Subtitles | جنوبا, وبالقرب من القارة يبدأ غطاء البحر الجليدي في التكسر |
| Şu anda Cape Cod'daki hoş bir plajda oturmuş Denizdeki beyaz köpükleri seyrediyorum. | Open Subtitles | الآن أنا أجلس عند شاطئ جميل عند كيب كود أحدق في موجات البحر |
| Muhtemelen kurşun ve cıva doludur. Denizdeki tüm zehirler gövdesindedir. | Open Subtitles | غالباً هى مليئة بالزئبق والرصاص . وكل السموم الموجودة بالبحر |
| Bu resim Denizdeki yalnız günlerimde bana iyi hizmet edecek. | Open Subtitles | هذه الصورة ستخدمني جيداً في ليالي الوحدة بالبحر |
| Denizdeki başıboş buz kütleleri sürükleniyor. Yüzlerce mil, birinden diğerine geçiyorlar. | Open Subtitles | بعد تجوالهم في المساحات المتجلّدة و خوضهم لغمار البحر وإحاطتهم بـ 161كم من الشريط الساحلي، |
| Kış fırtınalarının öfkesinden evvel, sürüklendiğinde, Denizdeki başıboş buz kütleleri, kıyıya sabit buz kütleleriyle çarpışıyor; | Open Subtitles | منقادةً بفعل غضب عواصف الشتاء، تصطدم الأطواف الجليدية في البحر بالحواف الجليدية الثابتة على الشاطئ |
| Çok önemli bir bilimsel başarı ürünü uzun bir mesafe boyunca Denizdeki veya havadaki davetsiz bir misafiri fark edebilme yeteneğine sahip. | Open Subtitles | إنه رائع ، إنجاز علمى قادر على إكتشاف دخيل فى البحر أو فى الجو . وعلى مدى بعيد |
| İyi geceler Amerika, ve Denizdeki tüm gemiler. | Open Subtitles | ليلة سعيدة، أمريكا، وكُلّ السُفن في البحر. |
| Orada durmakta olan ve hâlâ bulunan yıldızlar denizciler tarafından Denizdeki yerlerini belirlemek amacıyla kullanılırlar. | Open Subtitles | لطالما استعان البحارة بالشمس والنجوم لتحديد موقعهم فى البحر. |
| Büyük Beyaz, Denizdeki en büyük yırtıcı balıktır. | Open Subtitles | إن القرش الأبيض يعتبر من أكبر مفترسي الاسماك في البحر |
| Denizdeki bir çok muhteşem topraktan sadece biridir. | Open Subtitles | فقط مكان رائع على البحر عن كثير من الأراضي |
| Dünyanın sonunda, Denizdeki kayıp şehir. | Open Subtitles | المدينة الضائعة في البحر في نهاية العالم. |
| Günlerini Denizdeki buzun çoktan kırıldığı yerde beslenerek geçirmişlerdir. | Open Subtitles | كانوا قد قضوا اليوم يتغذون بعيداً.. حيث يكون جليد البحر قد تكسر بالفعل |
| Bu Denizdeki planktonlar yeniden açarlar. | Open Subtitles | عادت العوالق لتزدهر مرة أخرى في هذا البحر |
| İlkbahar yaza döndüğünde, güneşin ısısı Denizdeki buzları eritmeye başlar. | Open Subtitles | حال تحول فصل الربيع إلى الصيف تبدأ حرارة الشمس في إذابة البحر الجليدي |
| Kış aylarında Denizdeki buzlarla birlikte donmuşlardı ama bir kez daha akıntı ve rüzgarla sürükleniyorlar. | Open Subtitles | خلال فصل الشتاء كانوا متجمدين داخل البحر الجليدي لكنهم ينزلقون مرة أخرى الآن |
| Hayret verici şekilde Denizdeki en ağır kılçıklı balık olma rekoru var. | Open Subtitles | إنه لمن المذهل أن هذه السمكة سُجلت على أنها أثقل الأسماك العظمية في البحر. |
| En sonunda bu olduğunda, ordumla Denizdeki tüm rotaları kontrol edebileceğim. | Open Subtitles | سأتحكم بالبحر كله عندما انتهي من هذا |
| Kadının semptomlarını alıp kocanın Denizdeki semptomlarından çıkar. | Open Subtitles | خذ أعراضها و أحذف منها أعراضه بالبحر |
| Kadının semptomlarını alıp kocanın Denizdeki semptomlarından çıkar. | Open Subtitles | خذ أعراضها و أحذف منها أعراضه بالبحر |