"dinlemiyorlar" - Translation from Turkish to Arabic

    • يستمعون
        
    • يستمعوا
        
    • يسمعون
        
    • يصغون
        
    • ينصتون
        
    • يصغوا
        
    Dolayısıyla bu garip yoldaşların ortak bir noktaya sahip olması bana garip geliyor. Küçük kızları dinlemiyorlar. TED ومن المضحك أولئك الاشخاص الممتعون، الرفقاء الغرباء لديهم شي واحد مشترك. لا يستمعون للفتيات الصغيرات.
    dinlemiyorlar ki. Kulakları olduğundan bile emin değilim. Open Subtitles انهم لا يستمعون ، انا حتى لست متأكد ان لهم اذان
    Ruhları bu işe bulaştırma. Zaten seni dinlemiyorlar ki. Open Subtitles لا تدخل الأرواح في الأمر إنهم لا يستمعون إليك الآن
    Kızların çoğu bunları sıcak suya basarlar. Söylüyorum ama beni dinlemiyorlar. Open Subtitles بعضهن يضعنهم في ماءٍ ساخن لقد أخبرتهم، لكنهن لم يستمعوا لي
    Ya uyuşturucu bağımlısı oluyorlar ya kurallardan taviz veriyorlar ya da toy oldukları için emirleri dinlemiyorlar. Open Subtitles هم عيال الكلب يا يستعملون مخدرات ولا يستخدمون النظام ولا هم مبزره ما يسمعون الكلام
    Yemekte de dinlemiyorlar. Hadi çalalım. Open Subtitles إنّهم كذلك لا يصغون إلينا أثناء عشائهم، هيّا يا رفاق، دعونا نعزف لنبقى دافئين.
    Evet, biliyorsun, insanlara özgürlük ve adaletten bahsettiğinde dinlemiyorlar ama otobüs ücretine bir kuruş zam yapılmasını umursuyorlar. Open Subtitles بلى, أنت كنت تتحدث للناس عن العدالة والحرية لا يستمعون, لكن لو وضعت أجرة حافلتهم من قبل فلساً واحداً
    'Benim gibi kabaca dinleyebilirlerdi bile...' '...ama onlar hiç kimseyi dinlemiyorlar.' Open Subtitles اذا كانو يستمعون الى شخص عادي مثلي انهم سوف يودٌ ان يستمعو الى الجميع
    dinlemiyorlar. Çok fazla görüşme var. Open Subtitles أنهم لا يستمعون هناك الكثير من المحادثات
    Filistinli ve İsrailli politikacıları konuştuğunda genellikle birbirlerini dinlemiyorlar. Ama Filistinli bir okur Yahudi bir yazarın kitabını hala okuyor ve Yahudi bir okur da Filistinli yazarınkini, empati kurarak. TED عندما يتحاور السّاسَة الفلسطينيون والاسرائيليون, فهم غالبا لا يستمعون لبعضهم البعض. إلا أن القارئ الفلسطيني لا يزال يقرأ رواية لمؤلف يهودي، والعكس بالعكس, في ارتباط وتعاطف مع الراوي.
    Beni dinlemiyorlar. Open Subtitles لقد تكلمت معهم مليون مرة ولا يستمعون
    Fakat bazen insanlar hiç dinlemiyorlar. Open Subtitles ، لكن في بعض الأحيان البشر لا يستمعون
    Onlara bağırdım ama beni dinlemiyorlar. Open Subtitles لا أتركهم... لا يستمعون لي أبداً ها أمر محبط جداً
    Çocuklar, bağırmayınca beni dinlemiyorlar. Open Subtitles الأولاد لا يستمعوا لي إلا إذا صرخت عليهم ..
    - Beni dinlemiyorlar! - Bunu bile yapamadın. Open Subtitles ـ لم يستمعوا لي ـ لم تستطع فعل هذا؟
    Beni dinlemiyorlar. Open Subtitles لكنهم لا يستمعوا لى
    Dikkatle ol. Çocuklar ebeveynlerinin zamanındaki gibi laf dinlemiyorlar. Open Subtitles الأولاد الذين لا يسمعون الكلام يضيعون أوقات آبائهم
    Beni dinlemiyorlar. Onlara göre deli, yaşlı bir bunağım. Open Subtitles لا يسمعون لى, بالنسبة لهم انا فقط مجرد مجنونة عجوزة
    Çocuklarımın önünde istediğimi diyebilirim çünkü beni dinlemiyorlar. Open Subtitles استطيع قول اي شيء اريده امام اطفالي لأنهم لا يصغون الي
    Üstlerindeki yetkimi yitiriyorum, beni dinlemiyorlar. Open Subtitles .أنا أفقد تأثيري معهم .لا يصغون لي
    Hiç laf dinlemiyorlar ki! Open Subtitles الآباء دائما لا ينصتون ويفعلون ما يريدون
    Bunun senin alanın olmadığını söyledim; ama dâhileri dinlemiyorlar. Open Subtitles لقد أخبرتهم أنه ليس مجالك و لكنهم لا يصغوا إلى العباقرة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more