Ve her hafta bu televizyon şovunda Dhani dünyanın farklı uluslarını dolaşır. | TED | وفي كل أسبوع من هذا البرنامج يسافر دهاني لشعب مختلف من العالم. |
- Nasıl bir canavar boş DVD oynatıcıyla dolaşır? | Open Subtitles | أي نوع من الوحوش الذي يسافر بمشغل ديفيدي فارغ؟ |
Arkadaşların hep böyle cephanelik gibi mi dolaşır? | Open Subtitles | هل يتجول كل أصدقاءك مع أسلحة بهذا الشكل؟ |
Kim cebinde ejderha yumurtasıyla dolaşır? | Open Subtitles | أعني، كم شخص قد يتجول ولديه بيض تنين في جيبه؟ |
Katil elbette. Polis soruşturma geçirirken serbestçe dolaşır. | Open Subtitles | القاتل في هذه الحالة _ التجوال الاسكتلندي مجانا. |
Özellikle ne olduğunu aramaya başladığın zaman bu ağların en başında dolaşır, çok farklı bir resim elde edersiniz. | TED | لكن عندما تأخذون في النظر لما يتنقل فعليا على متن هذه الشبكات سيتسنى لكم رؤية صورة مغايرة تماما. |
Bütün dünyayı dolaşır. | Open Subtitles | إنه يجوب كل العالم لأجل الشؤون الخارجية المهمة |
Şeytan dünyada neden insan hâlinde dolaşır? Hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | لماذا يتجوّل الشيطان في هيئة بشرية بأية حال؟ |
ilaç damara enjekte edilir, tümör bölgesine ulaşana kadar tüm vücudu dolaşır, | TED | يتم حقن الدواء في الوريد ويتنقل في جميع أنحاء الجسم حتى تصل إلى موقع الورم. |
Kader döner dolaşır ve insanı gafil avlar. | Open Subtitles | القدر له طريقته في الالتفاف حول الرجل ومفاجئته |
Amerika'da herkes arabayla dolaşır. | Open Subtitles | في أمريكا، الجميع يسافر بالسيارة |
Dünyayı dolaşır kolleksiyon yapardı. | Open Subtitles | كان يسافر في العالم يبحث عن اشياء |
Bütün dünyayı dolaşır. Gördün mü? | Open Subtitles | . يسافر حول العالم |
Her zaman kitap dükkanlarının oralarda dolaşır durur... | Open Subtitles | هو فقط يتجول حول متاجر الكتب كل الوقت. |
- Üzgünüm, bazen çıkıp dolaşır böyle. | Open Subtitles | آسفة، إنه يتجول في بعض الأحيان |
Çok dolaşır. | Open Subtitles | انه كثير التجوال والتنقل |
Tanrısal bir Playboy'dur, Parti parti dolaşır herkesi her yöne tahrik eder. | Open Subtitles | إنه بالتأكيد فتي إغراء يتنقل من حفلة لأخري يغري الجميع في كل الأماكن |
Sorunları çözerek ülkeyi dolaşır. | Open Subtitles | سيكون نجم العرض يجوب البلاد ويحل المشاكل |
O CD'lerle meşgulken, hoş dairelerin içinde özgürce dolaşır. | Open Subtitles | في حين أنّها مُنشغلة بالتنسيق المُوسيقي، فإنّه يتجوّل حراً في هذه الشقق الفاخرة. |
Konvoyla dolaşır. | Open Subtitles | ويتنقل في موكب سيارات |