Cape Town anıtları ve heykelleriyle maskulen mimarinin dolup taştığı bir yer. Fotoğraftaki Louis Botha mesela. | TED | كيب تاون مزدحمة بالعمارة الذكورية الآثار والتماثيل، مثل لويس بوثا في تلك الصورة. |
Size söyledim, kasaba turistlerle dolup taşıyor. | Open Subtitles | ساقول لك.. هذة البلدة مزدحمة بالسائحين بسبب مهرجان الشتاء |
Fransız Quarter'da sana bahsettiğim yer var..., ...ama bir sürü Fransızla dolup taşıyor. | Open Subtitles | هناك المكان الذي اخبرتك بس في الحي الفرنسي لكنه يعج بأسراب الفرنسيين الكسالى |
Gezegeni bugün dolu dolu yaşadığımız hâle getiren şey ne oldu? Hayatla dolup taşan, bitki ve hayvanları mümkün kılan şey? | TED | إذن ما الذي حدث لتغيير الكوكب إلى ما نتمتع به اليوم، يعج بالحياة، يعج بالنباتات والحيوانات؟ |
Burası şimdi kadınla dolup taşmalıydı. | Open Subtitles | هذا المكان كان يجب ان يمتلئ بالنهود من الحائط الى الحائط الان |
Twin Peaks dünyasının, güzel kadınlarla dolup taştığı gözden kaçmıyor. | Open Subtitles | يبدو أن عالم "توين بيكس" هذا يعجّ بالنساء الجميلات. |
Kumarbazlar tarafından dolup taşan kumarhanelerle dolu bir sığınak ve tamamen mafyanın kontrolünde. | Open Subtitles | لرجال العصابات بعيدا من القانون ملاذ مليئ بالكازينوهات والمقامرين وهو تحت سيطرة العصابات |
"Sen öfkeden kabarmışsın, bense dolup taşıyorum sevgiyle | Open Subtitles | " أنت تشعرى بموجة من الغضب " " و انا أشعر بالحب فقط " |
Her zamanki gibi İngiltere'nin en tehlikeli sapıklarıyla dolup taşıyordu ev. | Open Subtitles | لقد كانت مزدحمة كالعادة بأخطر المنحرفين في المملكة المتحدة، |
İngiltere'nin dolup taşmasına şaşmamak lazım... | Open Subtitles | .... لا عجب أن إنجلترا مزدحمة بـ |
Sıhhiye dolup taştı. | Open Subtitles | العيادة الطبية مزدحمة للغاية |
O zamanlar, simdiki gibi Akdeniz gemilerle dolup tasmaktaydi. | Open Subtitles | بعد ذلك، كما هو الحال الآن، كان البحر الأبيض المتوسط يعج بالسفن. |
Fark etmediysen belirteyim burası haber muhabirleriyle dolup taşıyor. | Open Subtitles | في حال لم تلاحظ، فالمكان هنا يعج بالمراسلين الصحفيين. |
O zamana kadar, orası rozetlilerle dolup taşacaktır. Önerin ne Einstein? | Open Subtitles | بمجرد وصولنا هناك، سيكون المكان يعج بالشرطة |
Saat 10'da burası dolup taşacak. | Open Subtitles | عند الساعة العاشرة هذا المكان سوف يمتلئ عن أخره |
Merkezin ağzına kadar suçluyla dolup taşmasına müsaade edemeyiz. | Open Subtitles | لايمكن أن نجعل المكان يمتلئ بالمدانين |
Artık her taraf polislerle dolup taşacak. | Open Subtitles | يعجّ المكان بالشرطيين الآن |
Yaşam ile dolup taşan bir gezegen. | Open Subtitles | الكوكب الذي يعجّ بالحياة |
- Burası askerle dolup taşacak! | Open Subtitles | المكان يعجّ بالجنود |
Bedenim testosteron hormonuyla dolup taşıyor ama kalbimde bir şey hissetmiyorum. | Open Subtitles | يوجد مسبح مليئ بالرجال وأنا لا أشعر بشيء |
O zamanlar Pawnee Hastanesi rakunlarla dolup taşıyordu. | Open Subtitles | مستشفى باوني كان مليئ حيوانات الراكون في ذلك الحين |
Bu yüzden de bodrum tehlikeli gazlarla dolup sıçanları buradan uzak tutuyor. | Open Subtitles | وهذا ما جعل السرداب مليئ بالغازات الخطرة دائما ما افعلها قبل ان يأتي المفتش |
"Bense dolup taşıyorum sevgiyle | Open Subtitles | " و انا أشعر بالحب فقط " |