Özel okul ücretini karşılamak ve bir sürü çocuğu doyurmak oldukça zordur. | TED | وكان من الصعب جدا عليه توفير المال للتعليم بمدرسة خاصة و إطعام حشد كبير من أطفاله |
Sadece atımı doyurmak ve bir otel bulmak istiyorum. | Open Subtitles | أبحث عن إطعام حصانى والعثور على غرفه بالفندق. |
İşlerini yaptıklarını düşünüyorlar ama şu lanet çocukları doyurmak için koruyucu ailenin bana yeterli para vermediğini de biliyorlar. | Open Subtitles | يظنون إنهم يفعلون عملهم، لكنهم يعرفون أن الحضانة لا تعطيني ما يكفي من المال لإطعام كل هؤلاء الصغار الأوغاد. |
Yetimhaneye bağışlanan her bir kuruşu, müdür zimmetine geçiriyordu. Yokluğumda çocuklar o kadar bakımsız kalmışlardı ki kendilerini doyurmak için fare yakalamak zorunda kalmışlardı. | TED | كان المدير يختلس كل سنت يتبرع به لدار الأيتام، وفي غيابي، كان الأطفال يعانون من إهمال فظيع حيث أجبروا على الإمساك بالفئران لإطعام أنفسهم. |
Halkın vergileriyle, buradaki parazitlerin karnını doyurmak mı ? | Open Subtitles | اطعام هذه الطفيليات هنا فى نفقة الجمهور؟ |
Bağımlılığını doyurmak için haplara ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | الآن, هو احتاج للحبوب ليغذي إدمانه. |
Çadır, bar, herkesi doyurmak... 300 tavuk tabağı, 300 sebze tabağı ve Gupta adında bir beyinsizin özel sipariş ettiği kısık ateşte pişmiş şiş kuzu. | Open Subtitles | الخيمة ، البار ، أطعام الجميع؟ 300طبق دجاج ، 300 طبق نباتي ، و لحم مشوي طلب خصيصاً ، لأحمق يسمي (جوبتا) |
Doğru. Aç aileni doyurmak için ekmek çalardın, değil mi? | Open Subtitles | هذا صحيح، سرقت رغيف من الخبز لتطعم عائلتك الجائعة، صحيح؟ |
Şu ellere bak. Bizi doyurmak için paralanıyorlar. | Open Subtitles | إنظري إلى هذه الأيدي إنها تعمل من أجل أن تطعمنا |
Ebeveynler de kendilerini doyurmak için şafağa kadar avlanacak. | Open Subtitles | وبالنسبة لذويهم كي يطعموا أنفسهم بالمثل، ينبغي بهم الصيد حتى بزوغ الشمس |
Onları saklamak, doyurmak ve yardımcı olmak bir suçtur. | Open Subtitles | تعيين، إطعام أو رعاية مهاجرين غير شرعيين تعد جريمة |
Onları saklamak doyurmak ve yardımcı olmak bir suçtur. | Open Subtitles | تعيين، إطعام أو رعاية مهاجرين غير شرعيين تعد جريمة |
Bazıları düzenli bir şekilde karınlarını doyurmak isteyen fakir delikanlılar. | Open Subtitles | البعض منهم صبية فقراء يبحثون عن إطعام ثابت |
Hazır fırında makarnanız varsa bütün bir futbol takımını doyurmak o kadar zor bir iş değil. | Open Subtitles | أتعلمون ؟ إن إطعام فريق كرة كامل ليست مُهمة صعبة للغاية عندما تحظى بعشاء المعكرونة والجبن |
Yeni soru şu, 8.3 milyar insanı 2027'de doyurmak için 214 trilyon kaloriyi nasıl üretiriz? | TED | السؤال الجديد هو، كيف ننتج 214 تريليون سعر حراري تكفي لإطعام 8.3 مليار شخص بحلول عام 2027؟ |
Oturma odasındaki insanları doyurmak istiyor musun? | Open Subtitles | هل تقومين بالتخطيط لإطعام الناس في غرفة المعيشة؟ |
Ne yazık ki ismini bilmediğimizden, para ödülü aç çocukları doyurmak için harcanacak. | Open Subtitles | للأسف ، لا نعرف هويته لذا ستستخدم جائزته النقدية لإطعام الأطفال الجياع |
Öyle bir anda, köpeğini doyurmak için gitti... | Open Subtitles | فى موقف كهذا .. كل ما يهمها هو اطعام الكلب |
Evde çok fazla kişi olunca herkesi doyurmak için yaratıcı yollara başvurmalıydık. | Open Subtitles | مع اشخاص عدة في المنزل، يجب ان نكتشف طرق مبدعة لنكون قادرين على تحمل اطعام الجميع. |
Bağımlılığını doyurmak için haplara ihtiyacı vardı. | Open Subtitles | الآن, هو احتاج للحبوب ليغذي إدمانه. |
Flynn bağımlılığını doyurmak için elindeki her şeyi sattı. | Open Subtitles | (فليين) باع كل شيء كان يملكه ليغذي إدمانه. |
Dünyadaki fakirleri doyurmak yani? | Open Subtitles | أطعام فقراء العالم؟ |
Doğru. Aç aileni doyurmak için ekmek çalardın, değil mi? | Open Subtitles | هذا صحيح، سرقت رغيفاً من الخبز لتطعم عائلتك الجائعة، صحيح؟ |
Şu ellere bak. Bizi doyurmak için paralanıyorlar. | Open Subtitles | إنظري إلى هذه الأيدي إنها تعمل من أجل أن تطعمنا |
- Mandalore halkını doyurmak için kaçakçılara ödeme yapmaya mecbur değildir. | Open Subtitles | ماندولور لا يجب ان تدفع للمهربين لان يطعموا الشعب |