Fakat bu yeni ve geliştirilmiş Duvar bile yeterli değildi. | TED | لكن حتى هذا الجدار الجديد و المحسن لم يكن كافياً. |
Bir adam arka bahçesinde bir Duvar belirirken çimlerini biçiyor. | TED | رجلٌ يجز عشب حديقته بينما يظهر الجدار في فنائه الخلفي. |
Kadınlar Duvar tarafına erkekler ise bar tarafında sıraya geçsin. | Open Subtitles | رجاءً، لتقف النساء أمام هذا الجدار وليقف الرجال أمام المشرب |
Düzinelerce fırlatma simulasyonuna girdim ama... daha önce bu Duvar gözüme hiç çarpmamıştı. | Open Subtitles | قمت بالإنطلاق البديل عشرات المرات من قبل لكني لم ألحظ أبدا هذا الجدار |
Eğer mucizevi bir şekilde dış Duvar tehlikeye girerse, saldırganlar son bir savunma kalkanı olan iç duvarla yüz yüze kalıyordu. | TED | وإذا حصلت معجزة وتأثر السور سيواجه المهاجمون الخط الدفاعي الأخير وهي الأسوار الداخلية الضخمة. |
Duvar ve koridor boyunca devam ediyorlar ve bizi buradan dışarı çıkaracaklar. | Open Subtitles | إنها تمر خلال الجدار و فوق الساحة الأمامية و ستخرجنا من هنا |
Duvar ve koridor boyunca devam ediyorlar ve bizi buradan dışarı çıkaracaklar. | Open Subtitles | إنها تمر خلال الجدار و فوق الساحة الأمامية و ستخرجنا من هنا |
Babam biliyordu ama yine de beni Duvar'da çürümeye gönderdi. | Open Subtitles | أبي علم بذلك وتركني أرحل لأتعفن على الجدار الكل سواء |
Bu Duvar hareket edip bizi ezecek. Kara köprüsüne gitmemiz gerek. | Open Subtitles | هذا الجدار سيواصل المُضيّ حتّى يسحقنا، ينبغي أن نصل للجسرِ الأرضيّ. |
Bir Duvar vardı ve eğer duvarın üzerinden atlarsam parka geri dönecektim. | Open Subtitles | لذلك كان هناك جدار إذا قفزت من فوق الجدار يرجعك إلى المنتزه |
Ama sonra Duvar işini öğrendi ve seni konuşturmaya çalıştı. | Open Subtitles | مرة واحدة، وبعدها إكتشف بشأن الجدار وحاول جعلكِ تتحدثين عنه |
Üç gün içerisinde Kara Kale'ye doğru yola çıkacak ve hayatını Duvar'da geçirecek. | Open Subtitles | في ظرف ثلاثة أيام سيسافر إلى القلعة السوداء ويعيش باقي أيامه على الجدار |
Eğer o Duvar sana geçen yıl bir şey yapmadıysa, işe yaramadığını varsayıyorum. | Open Subtitles | إمّا ذلك الجدار أساء لكِ العامَ الماضي أو أنّ الشراب لمْ يعطِ مفعولاً |
Bir kaç sıradan teli Duvar kasasına bağlayıp süvarilerin gelmesini bekleyeceğiz. | Open Subtitles | سنقوم فقط بربط بعض الأسلاك المزيفة بخزنة الجدار وننتظر وصول الدعم. |
Kuzeylilerin hepsi yüzünü kuzeye çevirdi Duvar'ın ötesindeki tehditten korkuyorlar. | Open Subtitles | الشّماليون يواجهون الشّمال جميعاً، قلقون حول التهديد من وراء الجدار. |
İsrailli Adam: Duvar, hakikaten, teröre bir çözüm yarattı. | TED | رجل اسرائيلي : الجدار ، في الواقع، هو حل للارهاب. |
Çevre işleri adı altında renk değişiklikleriini bulma maksadıyla bir Duvar boyunca ilerleriz. | TED | نحن نتحرك على طول الجدار ، في عمليات تقاربية، نبحث عن تغيرات في اللون. |
Danışmanımın endişesi penisteki Duvar dokusunun başka herhangi bir hidrostatik iskeletle aynı olmasıyla ilgiliydi. | TED | كان المشرف قلقاً حيال ماذا لو كان الجدار النسيجي للقضيب يشابه اي هيكل هايدرو ستاتيكي آخر. |
Etik'i hapishaneden kaçırdıktan sonra Hedge onları, tüm ülkeyi çevreleyen büyük Duvar Bradbarrier'in gölgesindeki sınır yerleşkesine uçuruyor. | TED | بعد هروب إيثيك من السجن حلق هيدج بها إلى مستوطنة حدودية متاخمة لـ برادبريِر، السور العظيم الذي يطوق الشعب. |
Bu Duvar, korkunç bir savunma mekanizması. | Open Subtitles | لا أظن ذلك. إن هذا السور عمليةٌ دفاعيةٌ مذهلة. |
Defansta her birey bir Duvar gibi olacak, takım olarak kimse sizi geçmeyecek. | Open Subtitles | انتهوا من بناء السور فى وقت قياسى هذا ما سوف نفعله نحن فى الدفاع يجب ان تحلوا هذا بحيث لا احد يمر بك شخصيأ |
İstediğiniz duvardan Duvar halı için, bütün evinizin ölçüsünü almaya gelmişler. | Open Subtitles | قال إنّهم يقيسون البيت كله لأجل السجاد الذي طلبته مِن الجدار للجدار |