"eğilip" - Translation from Turkish to Arabic

    • ينحني
        
    • أنحني
        
    • تنحني
        
    • إنحنى
        
    • انحنى
        
    • الانحناء
        
    • انحنيت
        
    • فتنحني
        
    • الإنحناء
        
    • ينحنى
        
    • وانحنى
        
    • تنحنى
        
    • سينحني
        
    Yirmi bine, iki kere öne eğilip kulağına birşey fısıldayacak. Open Subtitles مقابل 20, سوف يضاعف ينحني للأمام و يهمس بشيء في أذنك
    Genelde yalnızca eğilip kulaklarına tek bir şey fısıldıyorum. Open Subtitles غالباً فقط أنحني وأهمس لهم شيء صغير في أذانهم
    İlk elinize aldığınızda, gevşek bir şekilde durduğunda belirli yönlere eğilip büküleceği anlaşılıyor. TED لذا فبمجرد أن تمسك البطاقة، يبدو واضحًا من مرونتها كيف تود أن تنحني بأي طريقة ممكنة.
    Yerde yatarken bile eğilip yumruklamaya devam etti öyle mi? Open Subtitles حتى وبينما هو ملقى على الأرض، أمتأكد بأنه إنحنى ليستمر في لْكم الرجل
    Yaralıyı helikoptere koyuyorlar ve sonra Komutan Swenson'un daha fazla kişiyi kurtarmaya gitmeden önce eğilip ona bir öpücük verdiğini görüyorsunuz. TED وضعوه داخل المروحية، وفي تلك اللحظة ترى القائد سونسون وقد انحنى ليقبله قبل أن يستدير لينقذ المزيد من الجنود.
    Tüm o eğilip kalkmalar, anahtarımı yürütmek için yaptığı dalavereler sadece. Open Subtitles ذلك الانحناء كانت تستعمله كحيلة لتأخذ مفاتيحي.
    Beni kıçımdan sikmesi için eğilip ayak bileklerimi tutmam korkunç olmaz mıydı? Open Subtitles لن يكون هذا سيء لو انحنيت وأعطيتك مؤخرتي لتضاجعني منها؟
    Bu yüzden ölüm döşeğindeyken oğlum kulağıma eğilip şunu diyecek: Open Subtitles لـ هذا السبب عندما أكون على فراش الموت سوف ينحني إلي إبني ويقول لي
    Ama kardeşimin de dediği gibi her isteyen yere eğilip, eli boş kalkabilir. Open Subtitles ولكن كما تقول أختي، أي أحد ينحني لن يأتي بشيء
    "Eldivenli elinizde bir parça eti başparmağınız ile işaret parmağınız arasında tutarak doğana uzatırsanız, olasılıkla eğilip gagasıyla eti kapacaktır." Open Subtitles "قطعة من اللحم موضوعة بين الأصبع والأبهام وتكون مرتدي قفاز تقدمها للصقر,وسوف ينحني ليأكلها بمنقاره".
    eğilip şöyle yapayım da beni yaşlı bir Japon sanıp, peşimize takılmasın. Open Subtitles عليّ أن أنحني وأُغيِّر هيئتي حتى يعتقدوا أنّني مجرّد ياباني عجوز
    Tişörtümü çıkarıp havuzunu temizlemede mi kot şort giyip arabanı yıkamamda mı önünde eğilip halının üzerindeki iplikleri toplamamda mı? Open Subtitles أو أغسل سيارتك بسروال قصير أنحني أمامك للحصول على قطع صغيرة من النسالة من السجادة
    Üzerime atlayacaksın diye yanında eğilip ayakkabılarımı bile çıkartamaz oldum. Open Subtitles لا يمكنني حتى أن أنحني لخلع حذائي دون أن تحاول مضاجعتي
    İşi durgunlaştığında masasına eğilip, bulmaca çözüyordu, ama sanki gizli gizli çözüyordu, hala çalışıyormuş gibi davranıyordu. Open Subtitles عندما يكون العمل بطيء، كانت تنحني امام الطاولة، وتحل الكلمات المتقاطعة. ولكن نوعا ما بالخفية.
    Ve eğilip bir şeyleri almanı izlemeyi seviyorum çünkü vücudunu çok garip bir şekilde kullanıyorsun. Open Subtitles احب ان اراك تنحني وتلتقط شيئا لإنك تستخدم جسمك بطريقة غريبة حقاً
    Goetz yaralı kurbanlarından birinin üzerine eğilip şöyle dedi. Open Subtitles جيتز إنحنى فوق أحد ضحاياه و قال
    eğilip yumrukladığını söyledin değil mi? Open Subtitles لقد قلت بأنه إنحنى للكمه
    Beni ne zaman kapıma kadar getirdiyse, eğilip elimi öptü ve bu cümleyi söyledi. Open Subtitles كم من مرة بالمساء سعى نحو بابي انحنى وقبل يدي وقال ياريبل، الحقيقة
    Sen hiç bir cesedin üzerine eğilip, kanının kokusunu içine çektin mi? Open Subtitles هل سبق لك الانحناء رجل ميت ؟ رائحة الدم ؟
    Ama ifadende, eğilip annene sarıldığını söylemişsin. Her yanı kan içindeydi. Open Subtitles ولكن أقوالك تنص على أنك انحنيت وعانقت والدتك التي كانت تنزف بشدة
    Sizi takdim edeceğim Kraliçe elini uzatacak, siz ona doğru giderek tekrar eğilip selam verecek ve elini öyle sıkacaksınız. Open Subtitles سأقومبتقديمك... ستمد الملكة يدها فتتقدمنحوها... فتنحني ثانيةً ثم تصافحها
    Büyük annemin elinde eklem iltihabı vardı eğilip de ayak tırnaklarına ruj süremezdi. Open Subtitles ,جدتى لديه إلتهاب مفاصل فى يديها و هى لا تستطيع الإنحناء كى تدهن أصابع قدميها
    Toprakla beraber hareket edip yön değiştiriyor, eğilip bükülüyorlardı. Open Subtitles كان يتحرك مع الأرض, أتعلم كان يرتفع ثم ينحدر ثم ينحنى
    Evimi o kadar özledim ki ve yemin ederim eğer çarpıştığım bir kişi daha eğilip özür dilerse Open Subtitles انا مشتاقة لوطني جدًا وأقسم واقسم إن اصطدمت بشخص آخر وانحنى لي واعتذر
    eğilip tosbağayı ters çeviriyorsunuz. Open Subtitles ولكنى أفهم ما تقصده تنحنى وتقلب السلحفاة على ظهرها
    Tigora kralı eğilip, ilk sayı için topu mu tutacak? Open Subtitles سينحني ملك (تيجورا) ويحمل كرة القدم لتسديد ضربة ؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more