Ben belki istediğini elde etmek için beni kullandığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه ربما تحاول لاستخدام لي للحصول على ما تريد. |
İstediğini elde etmek için bir şey yapman gerektiğinde çok zayıf kalıyorsun. | Open Subtitles | أنت أضعف من أن تفعل ما هو ضروري للحصول على ما تريد |
Ve büyük bir hızla, çok hücreli oldular, çoğalabiliyorlardı, enerji kaynaklarını elde etmek için fotosentezi kullanabiliyorlardı. | TED | وبسرعة كبيرة، أصبحت متعددة الخلايا، استطاعت التكاثر، استطاعت استخدام التركيب الضوئي كطريقة للحصول على مصدرها الطاقي. |
İstediğimizi elde etmek için savaşmak zorundayız. İşi almadan gelme. | Open Subtitles | يجب أن تقاتل لتحصل على ماتريده لا تعد بدون الوظيفة |
elde etmek için ne kadar kişinin hayatını mahvetmen umurunda değil yani? | Open Subtitles | وانت فقط لا تكترث كم عدد الاشخاص الذين قتلتهم بمحاولتك للحصول عليه |
Onlara verdiğin bilgiler gizlidir. Onları elde etmek için kanunları çiğnedin. | Open Subtitles | المعلومات التي ستعطيها إياهم سرية للغاية، أنت تخالف القانون للحصول عليها |
Çünkü bence bir seçimden en iyi sonucu elde etmek için seçmek konusunda seçici olmak lazım. | TED | لانني اؤمن أن المفتاح للحصول على الكثير من الاختيار ان تكون حسن الاختيار تجاه الاختيار |
Nükleer enerjiden kişi başına 16 ampul elde etmek için haritadaki mor noktaların her birinden 2 gigavat gerekir. | TED | الطاقة النووية، للحصول على 16 مصباح كهربائي للفرد ستحتاج 2 غيغاواط لكل نقطة بنفسجية على الخريطة |
Ve insanlar sadece bunun bir parçası olma şansını elde etmek için dışarıda, kapıda, sıra bekliyorlar. | TED | ويصطف الناس خارج الباب فقط للحصول على فرصة ليكونوا جزءا منه. |
Bunu elde etmek için ekolojik çeşitlilik ölçüsünü kullandık. | TED | استخدمنا قدرا من التنوع البيئي للحصول على هذا. |
Samantha’nın sesi konsantre kırmızı meyve boyası örneği gibiydi. Pembe bir ses elde etmek için onu vekilinin kayıtlarıyla aşılayabilirdik. Aynen böyle. | TED | صوت سامانثا يشبه عينة مركزة من صبغ الطعام الأحمر الذي يمكننا أن نبثه في تسجيلات بديلها للحصول على صوت وردي كهذا. |
Daha fazla birşeyi elde etmek için onun da daha fazlasına ihtiyacınız yok. | TED | أنت لا تحتاج لشئ إكثر للحصول على شئ أكثر. |
2 ve çift birlerin toplamının 4 olduğunu bildiğimize göre, 6 elde etmek için 10'dan 4'ü çıkarabiliriz. | TED | بما أننا نعرف عن ناتج جمع الرقم 2 والرقم 1 المكرر مرتين هو 4، يمكننا طرح هذا الناتج من 10 للحصول على الرقم 6. |
Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor, bu şeyleri elde etmek için ise birbirimize başvuracağız. | TED | كل البشر يريدون نفس الأشياء وعلينا أن نمر بعضنا البعض للحصول على هذه الأشياء. |
Charlotte, ikimiz de biliyoruz ki annen istediğini elde etmek için her şeyi yapar, babamızı riske atmak dahil. | Open Subtitles | شارلوت أنا وأنتي نعلم بأنها ممكن أن تفعل أي شيء لتحصل على ما تريده يتضمن وضع أبانا في الخطر |
İstediğini elde etmek için hep zahmete giriyorsun. | Open Subtitles | أنت دوماّّ تسلك الطريق الطويل لتحصل على مرادك ، أليس كذلك ؟ |
Majesteleri reddedildikçe, elde etmek için çıldırıyor. | Open Subtitles | فما يتعصى على الملك يسعى بجنون للحصول عليه |
Asıl sahiplerinin, hala istediklerini ve elde etmek için ne gerekiyorsa yapacaklarını biliyordum. | Open Subtitles | لأنني سمعت إن هناك مزايدون لا زالوا يرغبون في امتلاكها وكانوا على استعداد لفعل أي شيء للحصول عليها |
Birşey elde etmek için onu kullandığımdan ötürü ve senle yaptığım buydu sanırım. | Open Subtitles | مشكلة مع الجنس .. لأنى أستخدمه لأحصل على الأشياء التى أريدها ويبدوا أن هذا هو ما فعلته معك |
Beni elde etmek için çıkmıyorsun kızımla değil mi? | Open Subtitles | انت لا تواعد ابنتي لتصل الي , هل انت كذلك ؟ |
Cinayet önemli değildir, sadece kan elde etmek için araçtır. | Open Subtitles | مقصدهم الرئيسي ليس القتل إنها فقط وسيلة ليحصلوا على الدماء |
Bu, çiftlikte yetiştirilmiş bir kilo ton balığı elde etmek için on beş kilo yabani balığın gerektiği anlamına geliyor. | TED | أي أنك تحتاج إطعامها 15 باوندا من السمك الحر لكي تحصل على 1 باوند من سمك التونة في المزرعة |
Ona sahip olan kişi eşit takas ilkesinden muaf tutulur ve birşey elde etmek için başka birşey feda etmesi gerekmez. | Open Subtitles | الشخص الذي يستطيع الحصول عليه لا يعود أبدا خاضعا لقانون حفظ الماده و ليس عليه أن يضحي بشئ ما لكي يحصل على شئ في المقابل |
Hatta istediğini elde etmek için öz anneni bile hapse attırdın. | Open Subtitles | لقد وضعتِ حتى والدتكِ في السجن فقط لتحصلي على ما تريدين |
İstikrarlı biçimde güvenilir sonuçlar elde etmek için onları tekrar tekrar yaptı. | Open Subtitles | قاسها مراراً وتكراراً ليحصل على نتائج صحيحة ثابتة |
Onun zamanında, fosil yakıtları enerji elde etmek için ve ekonominin gelişmesine katkıda bulunmak için yakmak kabul edilebilirdi. | TED | في وقته، كان حرق الوقود الأحفوري من أجل الحصول على الطاقة ومنح الاقتصاديات فرصة التطور أمرًا مقبولا. |