"eldivenli" - Translation from Turkish to Arabic

    • القفازات
        
    • بالقفازات
        
    • قفاز
        
    • قفازات
        
    • قفازاً
        
    • بقفاز
        
    • ملوحاً بالقفازِ
        
    Ayrıca boksu da, hem ayaklı olan hem de eldivenli olanı. Open Subtitles كذلك الملاكمة، الركل وكذلك النوع مع القفازات
    İlaçları her zaman eldivenli elle tutuyorsunuz. Open Subtitles أنت تستعمل القفازات للتعامل مع العقار طوال الوقت
    Bahçede kafes telli çit var ama eldivenli biri kolayca atlayabilir. Open Subtitles مسـيج ولكن أي أحد بالقفازات يمكنه الدخول والخروج
    Sen de eldivenli ellerinle ben ölene kadar boğazımı sıkıyorsun. Open Subtitles حينها. باستخدام قفاز منعتني من التنفس حتى مِت
    Beyaz eldivenli bir kadına Popsicle ketçap satabiliyordu. Open Subtitles أنت لست كأبيك . بإمكانه أن يبيع مثلجات الكاتشب لإمرأة ذات قفازات بيضاء
    Sonra bir el, eldivenli bir el bir kayayı kaldırıyor ve kolyeyi çıkartıyor. Open Subtitles ثم ترفع يدٌ تعتمر قفازاً... صخرةً وتأخذ قلادة... ...
    Bir eldivenli el tamamen bir olurdu dermis farklı etkisi. Open Subtitles الضرب بقفاز الملاكمة كان ليعمل تأثيرا مختلف كليا على البشرة.
    "Merhaba" beyaz eldivenli. "Ben Michael Jackson, otel odamdayım. Open Subtitles "مرحباً، " ملوحاً بالقفازِ الأبيضِ. "أَنا ..مايكل جاكسونفيغرفتيِبالفندقِ.
    Kâtil şu sarı eldivenli adam olmalı. Open Subtitles إذاً ، لابد ان يكون القاتل هو صاحب القفازات الصفراء
    Bilirsin işte, hani, şu canı pahasına kupayı koruyan beyaz eldivenli olanlar. Open Subtitles .تعرف, ذلك النوع من القفازات البيضاء الحارس بحياته
    Para, telefon kulübelerinde takma isimlerle ve havaalanlarında eldivenli insanlar tarafından veriliyordu. Open Subtitles لقد تم توصيلها من خلال كبائن الهاتف باسماء مستعارة وبالمطارات من قبل أناس يرتدون القفازات
    ALtın eldivenli. Open Subtitles هذا المحارب الشاب القفازات الذهبية، يا رجل
    O aylar hayatımın ne güzel aylarıydı çünkü o zamanlar sadece eldivenli bir adamdım. Open Subtitles تلك كانت أجمل لحظات حياتي القليلة لأنني كنت أرتدي القفازات
    Bej eldivenli bu adamlar, ölümcül bir gücün peşindeler. Open Subtitles هؤلاء الرجال بالقفازات صوفية اللون يسعون في إثر قوة مميتة.
    Mor eldivenli kız kaşlı adam ve bütün o tehlikeli objelerle ilgili hikâyelerine inanmıyor. Open Subtitles عن الفتاة بالقفازات الأرجوانيه قصتك عن الرجل بالحاجبين أو كل هذا الكلام عن التحف الأثريه الخطره
    Sofrada eldivenli duramam. Open Subtitles لا أستطيع... أخدم على طاولة بالقفازات سأبدو كأني نادل ربما تضطر لذلك
    "eldivenli elinizde bir parça eti başparmağınız ile işaret parmağınız arasında tutarak doğana uzatırsanız, olasılıkla eğilip gagasıyla eti kapacaktır." Open Subtitles "قطعة من اللحم موضوعة بين الأصبع والأبهام وتكون مرتدي قفاز تقدمها للصقر,وسوف ينحني ليأكلها بمنقاره".
    Kadife eldivenli bir demir yumruksun. Open Subtitles أنت صاحب قبضة حديدية مع قفاز مخملي.
    eldivenli ya da eldivensiz onun için hiç fark yok. Open Subtitles ورجلى لا يهتم اذا كانت المباراة بقفازات، أو بدون قفازات فذلك لا يهم
    Kurbanın tisörtünde tutma izleri vardı, eldivenli bir sol ele ait. Open Subtitles نمط يد القفاز نقاط. لا نعرف أن كان قفازات إليوت
    Sonra bir el, eldivenli bir el bir kayayı kaldırıyor ve kolyeyi çıkartıyor. Open Subtitles ثم ترفع يدٌ تعتمر قفازاً... صخرةً وتأخذ قلادة... ...
    - Dinle, halkı açık yerlerde güç en iyi eldivenli ellerle kullanılır, sıkı bir yumrukla değil. Open Subtitles أصغٍ، عند الجمهور... القوّة أفضل أن تمارس بقفاز يد، وليس بقبضة مشدودة
    "Merhaba" beyaz eldivenli. "Ben Michael Jackson, otel odamdayım. Open Subtitles "مرحباً، " ملوحاً بالقفازِ الأبيضِ. "أَنا ..مايكل جاكسونفيغرفتيِبالفندقِ.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more