| Üç yıl içinde işi bitecek. Bana yeni kaynak lazım. Bu elmaslar önemli! | Open Subtitles | بعد ثلاث سنوات سيصبح عديم القيمة أريد مصدراً آخر للمال وهو هذا الماس |
| Görünüşe göre bu mikro elmaslar da bu verniğin içindelermiş. | Open Subtitles | ويبدو أنّ ذلك الماس الصغير قد أُدمج داخل ذلك الدهان. |
| Anlaşılan artık kasalarda altın külçeleri ve işlenmemiş elmaslar saklanmıyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ صناديق الأمانات لم تعُد لسبائك الذهب، أو الماسات. |
| elmaslar Simeon Lee tarafından zaten açılmış olan kasadan alındı. | Open Subtitles | القاتل قد أخذ الألماس من الخزنه والتى كانت مفتوحه بالفعل |
| Yani, herkes bir şey söylüyor. Eski maskeler, elmaslar filan. | Open Subtitles | أعني الجميع لديهم إعتقادات أقنعة أثرية, ألماس, أو مهما يكن |
| Belki de siz ikiniz, bilirsin işte bir eve taşınıp, elmaslar ve bir at satın alırsınız. | Open Subtitles | ربما سوف تحظون بشئ ما مثل منزل و تشترون بعض الجواهر و حصان |
| Bazen size şöyle demiş olabillirler ya da siz şöyle demiş olabilirsiniz, elmaslar sonsuzdur, değil mi? | TED | لا بد إنكم قلتم أو سمعتم يوما ما بأن الماس خالد أليس كذلك؟ |
| elmaslar, tonlarca elmas. Malteklerin meşhur hazinesi. | Open Subtitles | الماس , اطنان من الماس الكنز المشهور للمالتيك |
| elmaslar özel bir konteynerde olacak... | Open Subtitles | 20درجة شمالاً . و 60درجة شرقاً . الماس سيكون في حاوية خاصة |
| Pekala, hatırla. elmaslar benim arabamda tamamlanınca, kendi arabana binip uzaklaşıyorsun. | Open Subtitles | حسنا ،كنت تذكر ،في أقرب وقت مثل الماس في سيارتي ، |
| elmaslar ve değerli taşları çok araştırdım. | Open Subtitles | نعم، لقد بحثت كثيرا في موضوع الماس وتعلمت عنه الكثير |
| Bak şimdi, yüzde yirmisinden bile hesap yapsak o elmaslar istediğin yerde tezgâh kurman için yeter de artar bile. | Open Subtitles | أنصت، حتى نسبة 20 سنتاً مقابل دولار. فتلكَ الماسات تعتبر مبلغاً ضخماً. لكي تجعلكَ تبدأ مجدداً في أي مكان تختاره. |
| Eskiden kuyumcuda güvenlik olarak çalışmıştım. İnanın bana o elmaslar gerçekti ve büyüktü. | Open Subtitles | كنتُ أعمل كرجل أمن لحساب تاجر مجوهرات، وصدقاني، كانت تلك الماسات حقيقية وكبيرة. |
| Ama beni rahatlatan balıklar mı yoksa akvaryumun dibindeki elmaslar mı karar veremiyorum? | Open Subtitles | الامر الذي لا افهمه ان كان السمك هو الذي يهدئني أم هذه الماسات الحرة في قعر الحوض هناك |
| Tüm o uzun geceler boyunca göz kamaştırıcı elmaslar yapıyoruz. | Open Subtitles | نحن نقدم عروض الألماس طوال الليل أثناء عروض الألماس المدهشة |
| elmaslar hakkında söylenenler doğruymuş. Camı olduğu kadar porseleni de kesebiliyorlarmış. | Open Subtitles | صدق من قال أن الألماس لايقطع الزجاج فقط بل أيضاً الخزف |
| Ben de kâğıdın alt tarafına kutular, X'ler ve içinde elmaslar olan 0'lar çizdim. | Open Subtitles | إذًا عند النصف السفلي من قطعة الورق وقمت بنسخ ما يريد و الأصفار من الألماس بداخله تمامًا مثل ذلك |
| Sonra birden bire insan ürünü kusursuz elmaslar pazarı darmadağın edecekti. | Open Subtitles | ثمّ فجأة، ألماس لا تشوبه شائبة من صُنع الإنسان تُغرق الأسواق. |
| elmaslar bir kızın en iyi dostudur | Open Subtitles | لكن الجواهر هي أفضل صديق للفتاة ربما يحين الوقت |
| Dostlarım için elmaslar, yakutlar, zümrütler, inciler. | Open Subtitles | ماس , ياقوت , زمرد , لألىء لجميع اصدقائى |
| Mesele elmaslar değil. Mesele masum insanların ölmesi. | Open Subtitles | إن الأمر ليس حول الألماسات الأمر حلو قتل الأناس الأبرياء |
| - Endüstriyel elmaslar 19. yüzyılda lağım kanallarında sondaj için kullanılırdı. | Open Subtitles | تم استخدام ماسات اصطناعية في حفر الهوة في القرن التاسع عشر |
| Elinde çalıntı eşya satan birinden satın aldığım elmaslar var sadece. | Open Subtitles | كل ما لديك هو بعض الالماس الذي إشتريته من الخارج على العكس |
| Seni iğrenç, iki yüzlü İngiliz haini! O lanet olası elmaslar sahte! | Open Subtitles | يا وسّخُ، يا بحار انكليزي أولئك الماسِ الملعون مُزيَّف |
| O bizi satti adamlarimi oldurdu ve benide oldurmeye calisti eger sen oldurmezsen o pisligi ben yapicam elmaslar once sonrada o | Open Subtitles | لقد خاننا وقتل جميع أفراد الفريق وحاول قتلى أيضا اذا لم تنتقم من ذلك الشخص سأفعل أنا الاحجار أولا , ثم هو |
| Geldiğim yerde, evimde bir mücevher kutumuz var, içi yakutlar, elmaslar dolu. | Open Subtitles | فى مكانى, عندنا صندوق مجوهرات مملوء بالماس والياقوت. |
| Ama o sistemden istiyorsanız getirdiğiniz elmaslar ön ödemeye bile yetmez. | Open Subtitles | لكنكِ لو كنتي مهتمة بعمل مثل ذلك فهذه الأحجار لن تُغطي حتى الدفعة الأولى |
| Amsterdam'daki gemiye elmaslar için işaret vereceğim. | Open Subtitles | أنا سارسل لأمستردام لتَشْحنُ الماسَ. |
| Volkanik bir damar yok, ve bu nedenle elmaslar da yok. | Open Subtitles | اذا لا توجد فوهات بركانية ولا وجود للماس |