"etmekten başka" - Translation from Turkish to Arabic

    • إلا أن
        
    • سوى أن
        
    • سوى تقديم
        
    • تقم إلّا
        
    • آخر غير
        
    • لا خيار
        
    • أمامي سوى
        
    Ancak işbirliği yapmazsan, seni tecrit etmekten başka şansım kalmayacak. Open Subtitles ,لكن إن رفضت التعاون لاخيار لدي إلا أن أقوم بعزلك
    Daha sonra şiddet görürsem izini süremeyeceğim bir adamın rezervasyonunu kabul etmekten başka çarem yok. TED وقد لا يكون لى خيار آخر إلا أن أقبل حجز من شخص لا يمكن تعقبه إذا أتضح لاحقا أنه عنيف.
    Öyleyse, seni işlemler için Adalet Sarayı'na teslim etmekten başka çarem kalmadı. Open Subtitles إذاً فليس أمامى خيار سوى أن آمر بإعادتك للسجن. إلى قصر العدالة لتتم العملية.
    Ama elbette, elimden merak etmekten başka bir şey gelmiyordu. Open Subtitles لكن بالطبع لا يمكنني أن أساعد في ذلك سوى أن أتسأل
    Ailenin reisi ağabeyim benim de ona itaat etmekten başka bir seçeneğim yok. Open Subtitles أخي الآن هو زعيم العشيرة ولا خيار لدي سوى تقديم الطاعة له
    Pekala, görevimden istifa etmekten başka çare bırakmadınız bana. Open Subtitles حسنا، أنت لا تترك لي خيار سوى تقديم استقالتي
    Sen birbirimizi tanıdığımızdan beri hem ruhuma hem de bedenime işkence etmekten başka bir şey yapmadın. Open Subtitles ولمْ تقم إلّا بتعذيبي نفسيّاً وجسديّاً مُذ عرفنا بعضنا
    Gerçek sizi hayal kırıklığına uğrattığında onu terk etmekten başka çareniz kalmaz. Open Subtitles عندما الحقيقة تخذلك لا يوجد حل آخر غير انك تتركيه
    Ve biz de, her ne kadar bireysel olmak istesek de, karmaşıklığın grup başarısı gerektirdiğini kabul etmekten başka çaremiz olmadığı bir notaya geldik. TED ووصلنا إلى مكان حيث لا خيار أمامنا لكن الاعتراف، كما فردي كما نريد أن نكون، ويتطلب تعقد نجاح الفريق.
    Eğer kimse sorumluluk almıyorsa istifa etmekten başka seçeneğim kalmıyor. Open Subtitles لو لم تتمّ مجازاة أحدٍ، فلا خيار أمامي سوى الاستقالة.
    Okulumuzun seni ihraç etmekten başka seçeneği kalmadı. Open Subtitles هذه الجامعة لم يعد لها خيار إلا أن تطردك
    Büyükbabamın Ruhu bende, artık beni takip etmekten başka çareleri yok. Open Subtitles أنا أملك روح جدى فلا فرصة أمامهم إلا أن يتبعونى
    Bana çok fazla acı verse de, tur rehberliğinden istifa etmekten başka seçeneğim yok. Open Subtitles بقدر ما يؤلمني ذلك، ليس لديّ أيّ خيار سوى أن أترك برنامج المتدرّبين
    Aleyhinde tanıklık etmekten başka seçenek bırakmadın. Open Subtitles حسنا لم تترك لي أي خيار سوى أن أشهد ضدك
    Pekala, görevimden istifa etmekten başka çare bırakmadınız bana. - Yapma böyle Scotty. Open Subtitles حسنا، أنت لا تترك لي خيار سوى تقديم استقالتي
    Sen birbirimizi tanıdığımızdan beri hem ruhuma hem de bedenime işkence etmekten başka bir şey yapmadın. Open Subtitles ولمْ تقم إلّا بتعذيبي نفسيّاً وجسديّاً مُذ عرفنا بعضنا
    Peki siz ona yardım etmekten başka çareniz olmadığını mı düşündünüz? Open Subtitles وهل شعرت أن لديك أي خيار آخر غير مساعدته؟
    Sadece yardım etmekten başka bir sebep için buradaysanız... Open Subtitles أيها العميل الخاص، إذا كنت هنا لسبب آخر غير المساعدة...
    Çamurlu bir bölgeye baraka inşa etmekten başka bir seçenekleri yoktu, bu da dışarıda oyun oynayan Hany'nin kardeşi Ashraf. TED لا خيار أمامهم إلا بناء كوخ على جانب حقل موحل، وها هو أشرف شقيق هاني، الذي يلعب بالخارج.
    Bana verilenlere yalnızca minnattar olabilirim, çünkü bunları kabul etmekten başka çarem yok. Open Subtitles وأن أمتنّ لأي شيء يقدّم لي لأنه لا خيار أمامي سوى قبوله

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more