| Eve gitme zamanı gelse bile hâlâ Eve gitme zamanı gelmiş olmayacak. | Open Subtitles | حتى لو حان وقت الذهاب للمنزل فأنه لن يكون وقت الذهاب للمنزل |
| Eve gitme zamanın geldi, dedim, Rose. Büyük gün için teşekkürler. | Open Subtitles | قلت حان وقت الذهاب للمنزل شكراً على اليوم الرائع |
| Pekala evlat, galiba Eve gitme zamanı geldi. | Open Subtitles | حسناً, أعتقد انه حان وقت العودة للمنزل يابني |
| Eve gitme zamanı. Debbie, paraları topla. | Open Subtitles | . وقت العودة للمنزل ، ديبي أحضري الـ 50 بنس |
| Eve gitme vakti. Eşyalarımı toplar mısın? | Open Subtitles | حان وقت الذهاب للبيت أحضري اشيائي ، هلا فعلتِ؟ |
| Benim bir randevudan sonra biriyle Eve gitme gibi bir alışkanlığım yok, bilirsin. | Open Subtitles | أنا لست في عادة العودة إلى المنزل مع شخص ما واعدته يوم واحد |
| Ve sonra senin Eve gitme ve... kız arkadaşını görme vaktin gelecek. | Open Subtitles | ثم سيكون وقت ذهابك للمنزل, لترى حبيبتك. |
| Benim de Eve gitme vaktim gelmişti. | Open Subtitles | عند هذه اللحظة عرفت أنه حان وقت الذهاب للمنزل |
| Belki bir şey aldı ve açıkça düşünce değil. Eve gitme zamanı. | Open Subtitles | لربما الأمور مشدودة الأن حان وقت الذهاب للمنزل, أتفقنا |
| Hadi uykucu. Eve gitme zamanı. | Open Subtitles | هيا يا أيها الناعس إنه وقت الذهاب للمنزل |
| - Kalmak istiyorum. - Biliyorum ama Eve gitme vakti geldi. Hadi kalk. | Open Subtitles | أريد أن أبقى - أعلم ذلك, ولكنه وقت الذهاب للمنزل, هيا انهض - |
| Eve gitme fikri bana iç karartıcı geldi, ben de babana sülük gibi yapıştım ve kendimi akşam yemeğine davet ettirdim. | Open Subtitles | و رأيت أن فكرة العودة للمنزل محزنة. لدرجة أنني تطفلت على والدك و دعوت نفسي على العشاء. |
| Fakat bu şarkı Eve gitme vakti demek. | Open Subtitles | لكن تلك الأغاني تعني أنه وقت العودة للمنزل |
| - Hoşuma gidiyor. - Eve gitme zamanı, Buffy. | Open Subtitles | أنا معجبة بها " ميعاد العودة للمنزل " بافى |
| Gitme zamanı geldi. Eve gitme zamanı. | Open Subtitles | أبي, حان وقت الأنصراف الذهاب للبيت |
| Artık Eve gitme vakti. | Open Subtitles | حسنا، حان وقت الذهاب للبيت الآن |
| Eve gitme zamanı, bu kadar yeter. | Open Subtitles | وقت العودة إلى المنزل. هل كان لديك ما يكفي. |
| Şimdi Eve gitme zamanı. | Open Subtitles | إنه وقت ذهابك للمنزل الأن |
| Eve gitme vakti. | Open Subtitles | حسناً، إنه وقت للعودة إلى المنزل |
| Artık Eve gitme zamanı geldi. Geç oldu. Sana ne hediye alacağımı düşünmeliyim. | Open Subtitles | الآن عليّ الذهاب إلى البيت لقد تأخّر الوقت و عليّ التفكير بهديّة |
| Yardıma ihtiyacın var. Eve gitme vakti. | Open Subtitles | إنك بحاجة للمساعدة لقد حان وقت الذهاب إلى المنزل |
| Sakın Eve gitme. Seninle orada buluşuruz. | Open Subtitles | لا تذهب للمنزل وسوف أقابلك ه ناك لاحقاً |
| Kendi kuyularını kendileri kazdı şimdi Eve gitme biletimiz onlar. | Open Subtitles | هم الجناة على أنفسهم، لكنّهم الآن تذكرة عودتنا لديارنا. |
| Hadi, Jacob. Eve gitme zamanı. | Open Subtitles | هيا، يعقوب لقد حان الوقت للذهاب إلى البيت |
| Tabii erkek "Eve gitme zamanı" dediğinde kendilerini buzdolabına kelepçelemiyorlar. | Open Subtitles | الذي لا يفعلونه أن يقيدون أيديهم بأصفاد إلى الثلاجه عندما يقول لهم أنه حان الوقت للذهاب للمنزل |
| Eve gitme zamanın geldi. | Open Subtitles | حان وقت عودتك للوطن |
| -Bunu yapmak için kocaman bir pazar günü var. -Jackie, Eve gitme. | Open Subtitles | عندي يوم كامل الا وهو الاحد لفعلها جاكي لا تذهبي للمنزل |
| Altı ay sonra, Eve gitme zamanıydı. | TED | بعد ستة أشهر ، حان وقت العودة للبيت. |