| Seninle evlenmek istiyorum tabii ama Evlenmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | أعني ، أريد أن أتزوجك بالفعل لكن ليس علينا أن نتزوج |
| Seninle evlenmek istiyorum tabii ama Evlenmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | أعني ، أريد أن أتزوجك بالفعل لكن ليس علينا أن نتزوج |
| Cinayette sana yardım etti. Onunla Evlenmek zorunda kalacaktın. | Open Subtitles | لقد ساعدتك فى جريمتك,كان يجب عليك الزواج منها |
| Eğer onlara sana tecavüz ettiğini söylersen, seninle Evlenmek zorunda kalacak. | Open Subtitles | إذا قلت لهم انه اغتصبك؛ فسوف يكون عليه الزواج منك أقول لهم؟ |
| Hayır, ama bu onunla Evlenmek zorunda olduğun anlamına gelmez... | Open Subtitles | لا , و لكن هذا لا يعني أن تتزوج بها |
| Yoksa Evlenmek zorunda mı kaldınız? | Open Subtitles | تكوني مضظرة للزواج به أو أيّ شئ،أليس كذلك؟ |
| Zaten çocuğu olan biriyle Evlenmek zorunda değildi. | Open Subtitles | وأنا أتساءل أيضا لم يكن عليها الزواج بشخص لديه أبناء |
| Birbirimizle Evlenmek zorunda değiliz. Senin için başka birini buldum. - Kim? | Open Subtitles | أخبار رائعة، ليس علينا الزواج وجدتُ شخصاً آخر |
| Konu oraya gelirse, Evlenmek zorunda değilsin ama onu savaşa kırık bir kalple yollayamazsın yoksa hiç geri dönmeyebilir. | Open Subtitles | ليس عليكِ أن تتزوجيه إن تطلب الأمر لكنك لاتستطيعن تركه يذهب إلى الحرب مع قلب مفطور أو لسوف لن يعود |
| Garip olansa eninde sonunda onlardan biriyle Evlenmek zorunda olmam. | Open Subtitles | ويُحتمل أنْ ينتهي المطاف بأحدهم بالزواج بي |
| Geri adım atabiliriz. Evlenmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | يمكننا أن نأخد خطوة للوراء نحن ليس علينا أن نتزوج |
| En önce, ilk sorduğuna cevap olarak: Değiştiğimize dair bir şüphe yok, artık âşık olacağımız bir insan istiyoruz ve binlerce yıldır doğru çevre ve iyi ailelerden olan insanlarla Evlenmek zorunda bırakıldık. | TED | أولاً، بالنسبة لسؤالك الأول: ليس هنالك مجال للتساؤل بأننا تغيرنا ،وبأننا الآن بحاجة شخص لنحب ومنذ آلاف السنين ، يجب علينا أن نتزوج الشخص الصحيح من الخلفية الصحيحة والاتصال الصحيح. |
| Sanırım eğer büyükannem yaşarsa, Evlenmek zorunda kalacağız. | Open Subtitles | أعتقد إذا عاشت جدتي علينا أن نتزوج |
| Evlenmek zorunda da değiliz. | Open Subtitles | ليس علينا أن نتزوج |
| Evlenmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | الآن ليس علينا أن نتزوج. |
| Merak etme, benimle Evlenmek zorunda değilsin. Bir an önce konuşalım. | Open Subtitles | لا تقلق , لا يتوجب عليك الزواج بي أو أي شيء , دعنا نتحدث بأقرب فرصة ممكنة |
| Ancak o bu kararı verdi diye krala sadık biriyle Evlenmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكنه أتخذ قرار للتو يعني ربما ليس عليك الزواج من مؤيد |
| - Şüphesiz küçük bir parçası bebek ölüp Evlenmek zorunda kalmayınca rahatladı. | Open Subtitles | دون شك, جزء قليل فقط أُعفي عندما لم يعد للطّفل وجود ولم يكن عليه الزواج. |
| Hangi Avrupalı zümbük, ülkede kalmak için seninle Evlenmek zorunda? | Open Subtitles | من هذا الفتى الأروبي المنحط الذي توجب عليه الزواج منك ليبقى في البلاد ؟ |
| O bu sene Evlenmek zorunda ve benim de işim yok. | Open Subtitles | ييجب أن تتزوج هذه السنة وأنا لا أملك العمل الان |
| - Neden? Ben yaşlı bir adamla evlendim, o da yaşlı birisiyle Evlenmek zorunda. | Open Subtitles | أنا تزوجت من رجل عجوز لذا يجب أن تتزوج هي ايضاَ من رجل عجوز |
| O'nunla Evlenmek zorunda kalmadın, değil mi? | Open Subtitles | تكوني مضظرة للزواج به أو أيّ شئ،أليس كذلك؟ |
| Yurtdışında sivil bir törenle Evlenmek zorunda kalacak ve birkaç yıl boyunca yurtdışında yaşaması gerekecek. | Open Subtitles | وسيكون عليها الزواج مدنياً في الخارج وسيتحتم عليها أن تعيش خارج البلاد لعدة سنوات. |
| Bu yüzden de hemen Evlenmek zorunda değiliz. Bir yıl ya da daha fazla bekleyebiliriz. | Open Subtitles | لهذا ليس علينا الزواج قريباً يمكننا الانتظار سنة أو أكثر |
| - Hamile olduğunuz için Evlenmek zorunda kaldınız. | Open Subtitles | لا.لابد أن تتزوجيه لأنكِ كنتِ حامل؟ |
| Garip olansa eninde sonunda onlardan biriyle Evlenmek zorunda olmam. | Open Subtitles | ويُحتمل أنْ ينتهي المطاف بأحدهم بالزواج بي |