| Seni şükran günü yemeğinin tamamını ızgarada bir yağ fıçısı ile yaparken izliyorum. | Open Subtitles | والآن، رأيتك تحضّر وجبة كاملة لعيد الشكر على مشواة صنعتها من برميل نفط. |
| Bira fıçısı olmadan partiye girmeme izin vermezler. | Open Subtitles | اذ لم استطيع الحصول على برميل لن استطيع دخول الحفلة |
| Tamam, Istakoz fıçısı'nı anlatmayı kes. | Open Subtitles | الموافقة، توقّف يُخبرُني عنه برميل سرطانَ البحر. |
| Hiç eve geldiğinde bizi arka bahçene bira fıçısı yuvarlarken gördün mü? | Open Subtitles | هل سبق و أن عدت إلى منزل لتجدنا نرمي براميل الجعه في فنائك الخلفي ؟ |
| Neden her normal insan gibi bir fıçısı yok? | Open Subtitles | لماذا لايضع برميلاً كالأشخاص العاديين؟ |
| Tabii ki, Mega Mart bardağı, 17. caddedeki Istakoz fıçısı için iki kişilik akşam yemeği kuponu. | Open Subtitles | بالطبع، قدح السوقِ الهائلِ، , uh، شهادة هديةِ للعشاءِ ل إثنان في برميلِ سرطانَ البحر على الشارعِ السابع عشْرِ. |
| Hani çenesinin altında küçük viski fıçısı taşıyan St. Bernard. | Open Subtitles | أليس هذا صديقك الودود القديس (برنارد) مع حاويته الصغيرة المليئة بالشراب تحت ذقنه ؟ |
| Kalabalık barut fıçısı gibiymiş, birisi de kıvılcım çıkarmış. | Open Subtitles | هذا الحشد كان بمثابة برميل من البارود ، و أحدهم كان بمثابة الشرارة. |
| Bu kadını suyun üzerinde yüzen yağ fıçısı olarak düşün. | Open Subtitles | الغوص في هذه المرأة اشبه بالسباحة في برميل من الزيت الفاخر |
| Asya bir barut fıçısı, yani sizi ve nükleer füzelerinizi eve sağ salim getirmek tansiyonu büyük ölçüde düşürecektir. | Open Subtitles | آسيا برميل بارود لذل جلبتك انت و وصواريخك النووية بأمان للوطن سيخفف الكثير من التوتر |
| - Bira fıçısı değil, göt herif! | Open Subtitles | ليس برميل البيرة، أيها الأحمق وإنّما البرميل الذي توجد النقود بداخله |
| Sadece bir bira fıçısı boyutunda. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون فقط بحجم برميل من البيرة |
| Yukarıdaki barut fıçısı için mükemmel bir dinamit bulup patlamasını seyretmek. | Open Subtitles | ـ أجل أجد الديناميت المثالي لهذا برميل البارود في الأعلى وأراقبه ينفجر. |
| Bahsettiğim bir hava fıçısı.* Bununla nereye gideceksin? | Open Subtitles | أقصد حرفياً، برميل من الهواء، من أين حصلت على ذلك حتى؟ |
| Tamam, sadece sekiz yaşındaydım ve ilk kez bira fıçısı görüyordum. | Open Subtitles | حسنا، لكي نكون منصفين، كان عمري ثمانية سنوات فقط وأنا لم أرى برميل البيرة من قبل |
| - Bu şey fitilini ateşlemenizi... - ...bekleyen bir barut fıçısı. | Open Subtitles | هذا الشيء هو برميل بارود في انتظارك لإشعال فتيل |
| Çimenlikte bira fıçısı olduğunu farz edin. | Open Subtitles | تظاهروا وكأن هناك برميل بيرة في الحديقة |
| Burasının barut fıçısı olduğunu düşünüyorum. Ve sizinkiler kibritle oynuyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أنها براميل من البارود و أعتقد أنكم تلعبون بأعواد الثقاب |
| Bira fıçısı kaldırmanı falan istemiyorum. | Open Subtitles | من أن الجنين قد ثبت والان لا اريد ان أراكِ تحملين براميل البيره |
| Siz şerefsizler yakında yağ fıçısı temizlemeyi özleyeceksiniz. | Open Subtitles | أيها الحمقى، ستشتاقون لتنظيف براميل الزيت عما قريب |
| Koca bir bira fıçısı getirmişsin. | Open Subtitles | بارني، جلبت برميلاً من البيرة |
| Istakoz fıçısı'nda iki kişilik yemek kuponu. | Open Subtitles | عشاء لإثنان في برميلِ سرطانَ البحر. |