"fırlatıp" - Translation from Turkish to Arabic

    • برمي
        
    • يرمون
        
    • يرمي
        
    • نرمي
        
    • وبعدها قفزته
        
    • يقومون بإلقاء
        
    Biri fırlatıp atmış olmalı! Yıllıklar çöpe atılmamalı. Open Subtitles ربما شخص ما رفض التوقيع فقام برمي الكتاب
    Artık yok, telefonu yok. Beni gıcık etmişti. Pencereden fırlatıp attım. Open Subtitles لم يعد كذلك, لقد قمت برمي الجهاز عبر النافذة
    Pek çok insan bir şeyler fırlatıp kırar. Open Subtitles العديد من الناس يرمون الاشياء ويكسرونها
    Doosan seyircisi sahaya muz fırlatıp Bay Go'ya yere yatmasını söylüyor. Open Subtitles أنصار Doosan يرمون الموز ويخبره للإضطجاع
    Ve tren her kıvrımda yavaşladığında bir torba parayı fırlatıp atmış. Open Subtitles وفي كل مرة يبطئ القطار عند منحنى يرمي بحقيبة نقود للخارج
    Kapıyı kilitleyip, anahtarı fırlatıp atmanın şerefine. Open Subtitles هنا فإنه يغلق الباب و يرمي المفتاح بعيداً.
    "Eğer ilan tahtasını fırlatıp atarsak, sen de sınavlara girebilirsin" Open Subtitles عندما نرمي لوحة الإعلانات هذه بعيداً يمكنك أن تظهري للإمتحانات
    Hele o kılıcı fırlatıp tam güverteye atması yok muydu? Open Subtitles وبعدها قفزته المثالية وإنغرس السيف مباشرة على السطح.
    Ya ben uyuşturulmuşken, arabaları fırlatıp milleti kırıp geçiren o güçleri artmış kaçıklarla yolumuz kesişirse onlarla sen mi ilgileneceksin? Open Subtitles وإذا أصبحت هادئاً ثم واجهنا غريبي الأطوار الذين يقومون بإلقاء السيارت وسحق الناس، هل ستتولى أمرهم؟ هل ستبقينا آمنين؟
    McCann'de çalışmak istemiyor diye her şeyi fırlatıp atacak değilim. Open Subtitles لن أقوم برمي ثروتي لأنه لا يريد "العمل في "ماكان هل تريد العمل هناك ؟
    ♪ Şimdi de, annen en iyi porno dergilerini fırlatıp attı ♪ ♪ Savaşmalısın Open Subtitles * والآن أمك تقوم برمي أفضل مجلات الإباحة التي تملك * * ضبطت * * عليك أن تحارب *
    Bu kadar ürünü fırlatıp duruyorsun. Open Subtitles توقف. أنت هُنا تقوم برمي جميع هذه الأشياء، توقف!
    Bizi bir yere kilitleyip anahtarını da fırlatıp atarlardı. Open Subtitles سيقيدوننا و سوف يرمون المفتاح
    Delirmişti. Birşeyler fırlatıp onları kırıyordu ve bana benden nefret ettiğini söyledi. Open Subtitles لقد كان مجنون لقد كان يرمي الأشياء ويركلها
    Yani, gerçekten, sana hakikaten de... tıp lisansını bir kenara fırlatıp da... bir hastanın evini silahla basacak biri gibi mi görünüyorum? Open Subtitles أعني , حقا ,هل أبدو لك كهذا النوع من الأشخاص الذي سوف يرمي رخصته الطبية بعيدا و يقتحم منزل مريض و يطلق النار ؟
    Bir diğeri de tabakları fırlatıp kırıyor. TED وهناك واحد آخر يرمي الأطباق و يكسرها
    Şirketin reklamını gece kulüplerine gidip bu kağıt paraları havaya fırlatıp şöyle bağırarak yapacağız. Open Subtitles و من أجل تطوير الشركة نذهب إلى النوادي الليلة و نرمي الأموال في الهواء و نصرخ
    Yani o içtiğim tek bir gece yüzünden aramızdaki tüm güzel şeyleri fırlatıp atacak mısın? Open Subtitles حتى انك ستعمل نرمي كل ما هو جيد بيننا ليلة واحدة كان لي الشيء الكثير للشرب؟
    Neden her şeyi birden fırlatıp atıyoruz? Open Subtitles لماذا يجب ان نرمي الطفل بالماء
    Hele o kılıcı fırlatıp tam güverteye atması yok muydu? Open Subtitles وبعدها قفزته المثالية وإنغرس السيف. مباشرة على السطح
    Ya ben uyuşturulmuşken, arabaları fırlatıp milleti kırıp geçiren o güçleri artmış kaçıklarla yolumuz kesişirse onlarla sen mi ilgileneceksin? Open Subtitles وإذا أصبحت هادئاً ثم واجهنا غريبي الأطوار الذين يقومون بإلقاء السيارت وسحق الناس، هل ستتولى أمرهم؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more