| Şişman bir adamın karnına yumruk atmış ucuz bir fahişe gibi yerimden düştüm. | Open Subtitles | انسحب كعاهرة أصيبت في البطن من رجل سمين ذو قرح في وجهه |
| Herkes neden öyle söylüyor bilmiyorum ama bu kıyafet seni kesinlikle bir fahişe gibi göstermiyor. | Open Subtitles | بالطبع أتعرفين ، لا أعرف عن ماذا يتحدث الجميع أن الرداء لا يُظهركِ كعاهرة |
| Kampüs etrafında ucuz parfüm tutkusuyla gülünç bir fahişe gibi dolanıyorsun. | Open Subtitles | تتخبطين حول الحرم الجامعي مثل عاهرة سخيفة مع ولع للعطور الرخيصة |
| "Kızım, basit fahişe gibi mi ödeme almak istersin, milyarder gibi mi? | Open Subtitles | يافتاة، هل تريدين تلقي دفعات مثل العاهرة الأساسية أو عاهرة بيلونيرية؟ |
| Bana burasının ülkenin en soğuk kasabası olduğunu söylediler ama ben kiliseye gitmiş bir fahişe gibi terliyorum burada. | Open Subtitles | إذاً، لقد أخبرتُ أن هذه أبرد بلدة في الأمة، ورغم ذلك أنني أتعرق كالعاهرة في الكنيسة. |
| Beni sikik bir fahişe gibi hissetirmeni kabul etmiyorum kimi isterse siken, çünkü bunu yapabilirim, ben yalnızım. | Open Subtitles | ليس مسموح لك بأن تشعرني أنني عاهرة لعينة للشخص الذي أنا عليه مسموح لي هذا لأني عازبة |
| Öyle mi? O zaman ona kaliteli bir fahişe gibi davranayım. | Open Subtitles | إذن يجب أن أعامله كعاهرة من الطبقات العليا |
| Memnun oldum. Genelde bir fahişe gibi giyinmem. | Open Subtitles | يسرّني لقاؤك، لا ألبس دائماً كعاهرة قديرة |
| Sana ucuz bir fahişe gibi davranmamada ısrar ettin... çünkü bu azmanın tek yolu. | Open Subtitles | أنتِ مصرة أني رميتك وعاملتك كعاهرة رخيصة لأن تلك الطريقة الوحيدة التي بامكاني ايقافك |
| Gazı köklediğinde,nikel bir fahişe gibi seni park alanına yanaştıracak. | Open Subtitles | بدعسة على الدواسة سترميك للخلف كعاهرة في موقف الشاحنات |
| Ucuz fahişe gibi yaladın! | Open Subtitles | لقد وقعت يا رجل . وقعت مثل عاهرة ب2 دولار |
| İlk seferin özel olmalı, üvey babanın sana ısmarladığı bir fahişe gibi. | Open Subtitles | الأوّل يجدر أن يكون شخصاً خاصّاً، مثل عاهرة يشتريها لك أبوك. |
| Plajda ayvayı yemiş ve sonra da cesedini bulmalarından önce güneşte bir hafta kavrulmuş ölü bir fahişe gibi kokuyorsun. | Open Subtitles | فرائحتك مثل عاهرة ميته غُسلت على الشاطئ وأحمرت تحت الشمي لأسبوع قبل أن يجدوا جثتها حتى |
| Belki de sana fahişe gibi makyaj yapıp sokağa atmak lazım. | Open Subtitles | ربما ينبغي علي وضعك في الشوارع وأزينك مثل العاهرة .. |
| - Gerçek bir fahişe gibi görünüyor. | Open Subtitles | جايك، حقيقي هي تبدو مثل العاهرة |
| Yüzünün tutuklanması gerek, çünkü suratın fahişe gibi. | Open Subtitles | وجهك هو من يجب ان يعتقل لأنه يبدوا كالعاهرة |
| Lensleri olmadan fahişe gibi gösteren gözlüklerini de yakalım. | Open Subtitles | لننزع العدسات عن هذه النظارة التي كانت تلبسها كالعاهرة |
| Kendimi, daha az fahişe gibi hissettim. | Open Subtitles | هذا يخفف شعوري أنني عاهرة |
| fahişe gibi giyiniyor olmam fahişe olduğum anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط ,بسبب أننى البس كالعاهرات ذلك لا يعنى أننى عاهرة |
| Onu bir fahişe gibi kullanıp, kenara fırlattın. | Open Subtitles | أنت استغليتها كسافلة ورميتها بعد ذلك |
| Yaşlı iki fahişe gibi. | Open Subtitles | مثل عاهرتين كبيرتين في السن |
| Bu şey beni kilisedeki fahişe gibi terletiyor. | Open Subtitles | هذا الشيء جعلني اتعرق مثل مومس في كنيسة |
| fahişe gibi davranırsan, onlar da sana fahişe gibi davranır. | Open Subtitles | اذا تصرفت كساقطه سيعاملوك كساقطه |
| Giydiğim zaman da fahişe gibi görünüyorum. | Open Subtitles | و حتى عندما فعلت هذا كنت أبدو كفتاة ليل |
| Hemen şimdi, bir fahişe gibi giyinmelisiniz ve herşey hazır. | Open Subtitles | الآن .. عليكِ فقط ان تلبسي كالعاهره و فقط |
| Cesareti kırılmış, umudunu yitirmiş, kötülenmiş halkımız için... fahişe gibi çalışan halkımız için. | Open Subtitles | و هى التخويف , تثبيط العزائم ... تشويه سمعة هؤلاء الناس "فى ذلك الحى , حى اليهود "الجيتو |