| Fakat bu muhtemelen başarısızlıkla sonuçlanacak, bu yüzden biraz daha odaklanmamız gerek. | TED | لكن هذا على الأرجح سينتهى بالفشل، لذا فعلينا أن نكون أكثر تركيزا. |
| Fakat bu iddia siyasi önyargılar ardına saklanmış belagat bir tuzaktır. | TED | لكن هذا الإدعاء عبارة عن فخ خطابي مخفي خلف الانحياز السياسي. |
| Fakat bu sorun, devam ettirmemiz gereken bir sorun değil. | TED | ولكن هذا ليس مجرد بعض المشاكل التي نحتاجُ إلى إحتوائها. |
| Buradan trene biniyoruz. Fakat, bu tedbiri elden bırakacağımız anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | نحن هنا لنتمرن ، ولكن هذا لا يُجيز أن نهمل حذرنا |
| Evet. Fakat bu ona yeteri kadar güç ve güven veriyordu. | Open Subtitles | نعم, و لكن هذه تعطيه ما يكفي من القوة و الآمان |
| Fakat bu şeyler bir süre sonra yok olur, yanlışlıklar temizlenebilir. | TED | ولكن هذه الأمور تتلاشى بعد فترة. يمكن للحالات الشاذة أن تُمحى. |
| Fakat bu da biz birbirimizle hiç görüşmeyeceğiz demek değil. | Open Subtitles | لكن ذلك لا يعني بأننا لا نستطيع أن نرى بعضنا |
| Fakat bu hormonların üzerimizde sınırsız gücü olduğu anlamına gelmez. | TED | لكن هذا لا يعني أن للهرمونات سلطة غير محدودة علينا. |
| Keşke bedenen orada olabilsem Fakat bu bir sonraki harika şey. | TED | كنت أتمنى أن أحضر شخصياً، لكن هذا أفضل من ألا أتواجد. |
| Fakat bu asla olamaz, çünkü gerçek bir erkeğin istediği gerçek bir kadındır. | Open Subtitles | لكن هذا مستحيل الحدوث لأن الرجل الحقيقي هو ذاك الذي يرغب بامرأة حقيقية |
| Fakat bu adam tam bir tehlike. Eğer onu durdurmazsam birilerini öldürebilir. | Open Subtitles | .لكن هذا الرجل ، إنه معتوه سيقتل احد ما إن لم أوقفه |
| Fakat bu yavru bu korunaklı sulara ileriki yıllarda da gelecek. | Open Subtitles | لكن هذا العجلِ سَيَعُودُ إلى هذه المياهِ المحميةِ لعدّة سَنَوات للمَجيء. |
| Fakat bu, tüm hayatını çöpe atmanı istediğim anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يعني اني اريدك ان ترمي بحياتك باكملها |
| Bunu bilmiyorum Fakat bu 24 saniye içinde bu diyagramdan çözümleyebilirim. | TED | أنا لست خبيراً في هذا المجال.. ولكن هذا ما استنتجته من هذا المخطط خلال 24 ثانية .. |
| Fakat bu sadece birkaç çocuğa faydalı. Ve bu çok ölçeklenebilir değildir. | TED | ولكن هذا المشروع يخدم فئة قليلة من الاطفال لذا لا يمكن القياس على اساسه .. لتحديد آثاره |
| Fakat bu periyodun sonunda, türlerin %95 ten fazlasını yok eden bu felaketin sonunda en büyük yok olma yaşandı. | Open Subtitles | لكن هذه الحقبة اِنتهت بكوارث كبيرة أدت الى اِبادة أكثر من 95 بالمائة من الأنواع أكبر اِبادة على مرِ العصور |
| Fakat bu tamamen farklı bir hikaye, şu an bu konuya girmeyeceğim. | TED | و لكن هذه قصة مختلفة قليلا، و لن أخوض فيها الآن. |
| Fakat bu sefer ki mağaranın girişindeki bir kaplan değil. | TED | لكن هذه المرة ليس الخطر نمرا على باب الكهف. |
| Fakat bu konuşmalar çok faydalı oluyor, en faydalılar arasından. | TED | ولكن هذه الحوارات كانت قيمة جدًا ومن بين الأقيم حقًا. |
| Bak, kaba olmaya çalışmıyorum, Fakat bu göründüğü kadar kolay değil, | Open Subtitles | لا أريد أن أكون فظا لكن ذلك ليس سهلا كما يبدو |
| İşe yeni girmişken söylemek istemezdim Fakat bu kuruluşun sonu gelmek üzere. | Open Subtitles | يؤسفني أن أقول لك ذلك و لكن تلك الجريدة فى طريقها للفناء |
| Bağışlayın beni, efendim, bu şekilde konuştuğum için, Fakat bu ibneler bağırsaklarımı dışarı çıkartmamı sağlıyorlar. | Open Subtitles | اغفر لي، سيدى , لحديثى بشكل فظ معك لكن هؤلاء الحمقى يجعلونني أحس بالملل و كأنى على وشك التقيؤ. |
| Bu bir trajediydi, Fakat bu olay yaptığımız işte tekrar odaklanmaya zorladı bizi. | TED | لقد كانت مأساة، لكنه أجبرنا حقاً على إعادة التركيز على ما كنا نفعله. |
| Fakat bu onların inatçılığını alır ve sonra diğer konularda, oldukça açık fikirli olabilirler. | TED | ولكن ذلك يرهقُ عنادهم، وفي أشياء أخرى يكونون أكثر انفتاحا. |
| Fakat bu 9 yaşındaki ben için çok heyecanlı bir fırsattı. | TED | لكن الأمر كان فكرة مثيرة بالنسبة لطفلة في التاسعة من عمرها. |
| Fakat bu bir sorun, çünkü hayatındaki bütün insanların bu durumu kabullenmeyeceğini varsayıyorsun. | Open Subtitles | ولكنها مشكلة بالنسبة لك لأنك تفترض أن كل المحيطين بك لن يتقبلوا الأمر |
| Fakat bu, özel bir toplumsal kural. Bu, kiminle görüşebileceğimiz ve kiminle olmamamız gerektiğini gerektiğini söylemek isteyen toplumsal bir kural. | TED | لكنها نوعية خاصة من القواعد الإجتماعية, لأنها قاعدة إجتماعية تريد أن تخبرنا بمن نستطيع أن نألفه ومن لا يجب أن نألفه. |
| Fakat bu da muhtemel bir sıkıntı doğurur çünkü bütün bu bilgiye anlam katabilmek için onu işleyebilmemiz gereklidir. | Open Subtitles | لكنّ ذلك يتضمن عيب محتمل، لأنّ و لفهم كلّ تلك المعلومات نحن بحاجة إلى أن نكون قادرين على معالجته. |
| Çok stres altında olduğunu biliyorum, Fakat bu bir seferlik bir şeydi. | Open Subtitles | لكنّ هذا كان لمرةٍ واحدة فحسب. لا أحتاجُ منكِ فعلُ ذلك ليّ. |
| Fakat bu raks, bu sanat; bizleri birer hokkabaz olarak gören güruha kendimizi sevdirmek için pek faydalı olamıyor. | Open Subtitles | ولكن تلك الرقصة، وذلك الفن يقوم بالقليل من أجل أن يحببنا في جماعات محددة والتي ترى أننا مجرّد سَحَرة |