Pekâlâ, hepinizin bunun bir tiyatro grubu olduğunu bildiğinizi farzediyorum. Değil mi? | Open Subtitles | حسناً، أفترض أنكم جميعاً تدركون أن هـذه هي ورشـة للمسرح، أليس كذلك؟ |
Bıçağın elinde olduğunu farzediyorum ve video da açık, izliyorsun. | Open Subtitles | أنا أفترض الآن أنّ لديك السكين ولديك الفيديو الذي تشاهده |
Fakat hayatta kalanların çoğunluğunun, görünüşte zarar görmediğini farzediyorum. | Open Subtitles | لكننى أفترض أن معظم الناجين خرجوا من الحرب سالمين ظاهرياً |
Ben de Kaptan olarak, ...diğer denizaltıların Akulalar tarafından vurulmuş olabileceğini farzediyorum. | Open Subtitles | وبصفتي كابتن , علي ان افترض ان الغواصات الاخرى هوجمت بواسطة غواصات العدو |
...bunu iyi niyetle yaptığını farzediyorum. | Open Subtitles | انا سأفترض ان هذا كله لنوايا حسنة ولكن هذا بالذات |
Bu noktada artık bunun şovun bir parçası olduğunu farzediyorum. | Open Subtitles | ولكني سأجاريكم وافترض ان هذا جزء في البرنامج |
Ama bunun TV yarışmalarında gördüğüm en büyük olay olmadığını farzediyorum. | Open Subtitles | لكني أفترض أنه ليس أغرب شيء رأيته في برامج المسابقات |
Hepinizin intiharın ne olduğunu bildiğinizi farzediyorum. | Open Subtitles | أفترض بأن جميعكم يعلم ما هى حالات الإنتحار |
Hepinizin intiharın ne olduğunu bildiğinizi farzediyorum. | Open Subtitles | أفترض بأن جميعكم يعلم ما هى حالات الإنتحار |
Hayatımın bu zor evresinde, bana karşı Şefkatli ve merhametli olduğundan diye farzediyorum. | Open Subtitles | أفترض بأنك كنت كريم وعطوف خلال فترة صعبة في حياتي |
Ama bunun TV yarışmalarında gördüğüm en büyük olay olmadığını farzediyorum. | Open Subtitles | لكني أفترض أنه ليس أغرب شيء رأيته في برامج المسابقات |
Onu yanımızda götüremeyeceğimizi farzediyorum. | Open Subtitles | أفترض أننا لا يمكن أن نأخذ أياً منها معنا |
Sindirim ile ilgili bir normallikten bahsetmediğini farzediyorum. | Open Subtitles | حسنا، أفترض بأنك لا تشيرين إلى الأنتظام الهضمي. |
Yani, çocuğunuz olduğunu farzediyorum ama kardeşiniz de olabilir. | Open Subtitles | أعني، أنا أفترض انه ولدك الا أذا كان أخوك الأصغر ؟ |
Ancak farzediyorum ki 40 yıl boyunca yaşadıklarınız dürüstlük olmalı. | Open Subtitles | لكنني أفترض ما يجعلك تمضي خلال تلك السنوات الأربعين هو الإخلاص |
"Çelişen menfaat" derken, Black Pike'ın vadilerimizin ırzına geçmek istediğini ve benim de onları kurtarmak istememi kastettiğini farzediyorum. | Open Subtitles | وبكلمة تضارب مصالح أفترض أن مقصدك هو أن " الدراجة السوداء " تريد اغتصاب مناطقنا وأريد أنا إنقاذهم ؟ |
Eve hiç gelmedin, o yüzden orda buluştuğumuzu farzediyorum? | Open Subtitles | لم تأتي للمنزل أبداً, لذا أفترض أن نتقابل هناك؟ |
farzediyorum nişanlımla yattığın zamanlarda başka adamlarla da birlikte oldun değil mi? | Open Subtitles | انا أفترض انك عندما تضاجعتي مع خطيبي أنت أيضا تضاجعتي مع رجال آخرين |
Ellie, farzediyorum ki biraz bekleyecek ve her zamanki gibi kocanın şevkini kıracaksın. | Open Subtitles | أعني، ايلي، أفترض أنت فقط ستنتظرين لفترة ثم ستسحقين معنويات زوجك كالمعتاد |
Doctor Struensee yi aday olarak göstereceğinizi farzediyorum? | Open Subtitles | وانا افترض ، ان هناك مرشح وهو دكتور ستورنسي |
- Belki de direkt farzediyorum ve biçimlendirmeye başlamayı tamir ediyorum. | Open Subtitles | افترض أنك كنت ؟ - حسناً .. ربما من خلال الافتراض - |
Bunu çincede seni seviyorum olarak farzediyorum | Open Subtitles | سأفترض بأن ذلك كان, أحبك باللغة الصينية |
Senin Hannibal Lecter kadar iyi yemek pişiremeyeceğini farzediyorum ancak kızımla çıkıyor olmandan memnunum. | Open Subtitles | وافترض انه لا يمكنك الطهي تمام مثل هنبل لكتر ولكن بما انك تواعد ابنتي |