Artık faydasız toplantılar düzenlememize gerek yok. | Open Subtitles | الان دعونا نتخلص من هذه الاجتماعات عديمة الفائدة |
Ben her zaman düşük yaşam formlarının faydasız olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لقد ظننت دوماً أن اشكال الحياة الأقل غير ذات جدوى |
"İfadeler hayal ürünü, faydasız ve önyargılı olduğundan komisyonca değerlendirilmeye layık bulunmamıştır." | Open Subtitles | العمولة أبعدت الشهادات هذا برهان خيالي جداً، عديم الفائدة أو تصور مقدماً |
faydasız. Hep aynı şeyleri tekrarlıyoruz. Birbirimize söyleyecek bir şeyimiz yok! | Open Subtitles | ان هذا بلا فائدة ، اننا ندور فى دائرة و ليس لدينا ما نقوله لبعضنا البعض |
Programlama gücü iş görürdü ancak verideki gizli bilgiyi bulmada matematiksel modelleme olmadan faydasız olurdu. | TED | القوة الحوسبية ستساعدك، لكنها ستكون عديمة النفع من دون النمذجة الرياضية لكي تجد المعلومات المخفية في البيانات. |
Sen karışma delikanlı. Bunun faydasız olduğunu göreceksin. | Open Subtitles | لا تتورط , يافتى سترى أنه لا طائل منه |
Güzel bir şeyin faydasız yanı yoktur, ve süprüntü yanı da. | Open Subtitles | أتفهم؟ الجمال هو شىء مُجرّد من أى شىء عديم الجدوى مُجرّد من الفوضى |
Savaşmak hissetmek demektir, ve ikisi de faydasız. | Open Subtitles | المقاومة تعني المشاعر، وكلاهما عديم النفع. |
Birçok kişi, müziğin faydasız olduğuna inanır. | Open Subtitles | الكثير من الناس يعتقد أن الموسيقى عديمة الفائدة |
Ve unutma, yardımcı olduğunu düşündüğü şey faydasız. | Open Subtitles | ولا تنسي , بأن هذه المساعدة تعتبر عديمة الفائدة |
Bir de, oylama sonucunun önceden belirlendiğini, faydasız olduğunu düşünen genç bir kitle var. | Open Subtitles | وهناك فئة من الشباب يظنون ان هذه الانتخابات ملفقة وأنها عديمة الفائدة |
Amacı sizi faydasız bir işe değil, güzel yaşanacak bir hayata hazırlayan eğitimin olduğu bir geleceğe inanıyorum. | TED | أؤمن بمستقبل لا يكون فيه هدف التعليم التحضير لوظائف أخرى بدون جدوى بل لحياة سعيدة. |
Birdenbire takside, insanlar bir doktorun ya da marangozun ne kadar faydalı olduğunu işaret ettiğinde... ...ve hayatımın bu kadar faydasız oluşunun gözümü korkutmamasın söyledi. | Open Subtitles | في سيارة الأجرة، أخبرتني أمي ألا انزعج. عندما يشيد الناس بأهمية الطبيب والنجار.. وعن عدم جدوى حياتي. |
faydasız! Topu ondan alamazsın! | Open Subtitles | لا جدوى من محاولتك، مهما فعلت لن تأخذ الكرة منه. |
Görünen, gerçek bilgi alışverişinde bu tamamen faydasız bir kelime. | TED | لذا كما يبدو، إنّه عديم الفائدة تماماً في تبليغ أي معلومة فعليّا. |
Kavganın faydasız olduğunu size fark ettirdiğimi görmekten memnunum. | Open Subtitles | أنا مسرور لأني جعلتكم تقتنعون أن القتال عديم الفائدة. |
faydasız. Hep aynı şeyleri tekrarlıyoruz. Birbirimize söyleyecek bir şeyimiz yok! | Open Subtitles | ان هذا بلا فائدة ، اننا ندور فى دائرة و ليس لدينا ما نقوله لبعضنا البعض |
- Yumurta faydasız artık. | Open Subtitles | .. -البيضة عديمة النفع الآن , لقد فات الأوان. |
Bunun faydasız bir egzersiz olduğunu. | Open Subtitles | انه كان تدريبا لا طائل منه |
Bu faydasız uygulamadan bilerek elenmeye ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عن حصولنا على إقصاء مُتعمد من هذا التدريب عديم الجدوى |
Tony'ye verilen ilaç faydasız mı? | Open Subtitles | (أن الغذاء الوريدي المربوط بذارع (طوني عديم النفع |
Bağırman faydasız. Sesini duyuramazsın. | Open Subtitles | الصراخ لا يجدي نفعاً لا يمكن لأحد أن يسمعك |
Anne, araman faydasız. | Open Subtitles | أمي، ليس هناك فائدة من الإتصال. |
Şimdiden bu kadar ileri gittiyse, sanırım artık onu durdurmaya çalışmak faydasız. | Open Subtitles | إذا ذهب بالفعل إلى هذا الحد، اعتقد ان محاولة منعه غير مجديه الآن |
Beyhude değil, konuşmak faydasız değildir. | Open Subtitles | إنها ليست عديمة الفائدةَ لَيسَ عديم الفائدةَ أن نتكلّم |
Ancak Japonya doğanın gücüne karşı gelmeye çalışmanın faydasız olduğunu anlamıştı. | TED | غير أنّ تجربة اليابان أثبتت أن لا طائل من محاولة مقاومة قوة الطبيعة. |