| Vücudun geri kalanı beyne yalnızca fazladan bir milyar bilgi gönderir. | TED | الباقي من جسدك يمكن أن يرسل لدماغك فقط بضع بليون إضافي. |
| Beyler haberler iyi. Kuluçka için 75 vatlık fazladan bir ampul buldum. | Open Subtitles | مرحباً يا رفاق، خبر جيد لقد وجدت مصباح إضافي بقوة 75 واط |
| Efendim, Phelps'in anne babası boşanmış yani fazladan bir bayrak götüreceksiniz. | Open Subtitles | سيدي، والدا فلبس منفصلين لذا سيكون لديك علم إضافي لتقدمه لهم |
| fazladan bir şeyler kazanmak için hazır yemek firmasında çalışıyor. | Open Subtitles | انها تعمل لدى احد الممولين للمطاعم لتحصل على اموال اضافية |
| "Eğer fazladan bir kuvvet daha tanımlamak istiyorsam, belki fazladan bir boyuta daha ihtiyacım vardır." | TED | حيث قال: إن كنت أريد شرح قوة إضافية أخرى، ربما أحتاج لبعد إضافي آخر. |
| Bir daha küfür etmeyeceğim ve önümüzdeki Cumartesi fazladan bir saat bahçede çalışacağım. | Open Subtitles | لن أسب مرة اخرى وسوف اقوم بأعمال ساعه إضافيه السبت القادم |
| Bak, öğle yemeği ve bir de fazladan bir saat ayırabilirim. | Open Subtitles | أنظر، سألغي موعد الغداء بالإضافة إلى ساعة إضافيّة |
| Kahveci çocuk fazladan bir şeyler eklemiş olmalı. | Open Subtitles | لابد وأن عامل القهوة قد اضاف عليها شيء أضافي |
| - Laboratuvarda fazladan bir sürü şişe vardı, çocukları çalıştırdım. | Open Subtitles | لقد وجدت أنابيب زائدة في صف الكيمياء فجعلت الطلاب يصنعونها |
| fazladan bir gün kliniğe giderek başka bir enayiye kancayı takmaya çalıştı. | Open Subtitles | أعني لقد عادت للعيادة من أجل يومٍ إضافي لمحاولة الإيقاع بمغفّل آخر |
| Yani bu harika denklemle yapabileceğimiz bütün ince detaylı hesaplar, fazladan bir parça olmadan mümkün olmuyor. | TED | لذا فكل الحسابات المفصلة بشكل رائع التى يمكننا القيام بها بواسطة هذه المعادلة الخلابة لن تكون ممكنة من دون جزء إضافي. |
| Gerekirse, ortaya fazladan bir tabak patates kızartması iste. | Open Subtitles | وإذا احتجت لهذا ، فاطلب طبق بطاطس إضافي على الطاولة |
| Tatilsiniz. Sanki fazladan bir gün gelmek bizi küçülmekten kurtaracak sanki. | Open Subtitles | كيف سيحمينا يوم واحد إضافي من التعرض للطرد؟ |
| Arkada fazladan bir tulumum var. | Open Subtitles | أتعلمين لدي زوج إضافي من الإزار في خلفية الشاحنة |
| Sanırım burada bir yere fazladan bir televizyon koymuştum. | Open Subtitles | أعتقد لدي تلفزيون إضافي وضعته هنا في مكان ما |
| Önce fazladan bir peçete isterler, sonra hesabı ödemeden kaçarlar. | Open Subtitles | في البداية يطلبون مناديل اضافية وبعدها يهربون دون دفع الحساب |
| Güzel mi diye bakmak için fazladan bir şişe daha aldım ama anlamıyorum. | Open Subtitles | وحصلت على زجاجة اضافية فقط لأرى ان كان جيدا ولكن لااستطيع ان اميّزها |
| Seni yatırabileceğim fazladan bir odam olsaydı, sabaha kadar içerdik. | Open Subtitles | لو كان لدي غرفة نوم اضافية لك لكنت شربت حتى الصباح |
| Bazen bu tür hikayeler yapan dergilerden duyuyorum genellikle okurlarının günde fazladan bir saat bulmalarına yardımcı olmak için | TED | سأسمعُ أحيانًا من المجلات التي تختلق قصصًا على هذا النحو: عامةً عن كيفية مساعدة قرّائهم لإيجاد ساعة إضافية في اليوم. |
| Eğer birileri aşağıda ise, her gün fazladan bir dakika ile onları ayağa kaldırın. Ve bu harika olacak. | TED | إذا كان هناك شخص بأزمة، فساعده، فقط دقيقة واحدة إضافية في كل يوم، وسوف يصبح المكان رائعًا جدًا. |
| Böylece bunun kötü bir fikir olduğunu anlamam için fazladan bir saatim olur. | Open Subtitles | بهذه الطريقه،سيعطيني ساعه إضافيه لأُدرك أنها فكرة سيئه. |
| fazladan bir çift elle harika şeyler yapılabiliyor. | Open Subtitles | مدهش ما بوسع المرئ إنجازه مع مساعِدة إضافيّة |
| Ayrıca fazladan bir astım cihazı da getireceğimi söylemiştim. | Open Subtitles | لكنني أخبرتها أنني سأحضر مستنشق أضافي. |
| Evimde fazladan bir oda var. Bir yer bulana kadar orada kalabilirsin. | Open Subtitles | -لدي غرفة زائدة في منزلي يمكنك أن تبقي فيها حتي تجدي لكي مكان |