"John" özne, "dövdü" fiil... Mary nesne... İyi bir cümle. | TED | جون هو الفاعل. يضرب هو الفعل. ماري هي المفعول به. |
Bu yüzden özel bir dilbilgisi kuralına, geçmiş zaman fiil çekiminin üzerinde durduk. | TED | فركزنا اهتمامنا على قاعدة نحوية معينة؛ صيغة الفعل الماضي. |
18. yüzyılda, "doodle" bir fiil haline geldi ve anlamı aldatmak, tiye almak ya da biriyle dalga geçmekti. | TED | في القرن 18 ، أصبحت فعل ، وأنها تهدف إلى خداع أو السخرية أو السخرية من شخص ما. |
bir kısmıyla değiştirirsiniz. Burada friend(arkadaş) kelimesinin her zaman fiil olmadığını bilenler kimler? | TED | حسنًا، هل هنا من يعرف أن كلمة "Friend" لم تكن دائمًا فعل ؟ |
Ebeveynlik, fiil olarak, 1970 yılında yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır. | TED | كلمة الأبوة، كفعل دخلت إلى الاستخدام اللغوي منذ 1970 |
Çift kullanımına bayılıyorum. İsim olarak da fiil olarak da kullanılabiliyor. | Open Subtitles | أقدّر ثنائيّتها، يمكن استخدامها كاسم و كفعل |
"Çoğu etken fiil ya dolaysız ya da dolaylı geçişlidir ya da geçişsizdir, yani her zaman nesne almaz. | Open Subtitles | الأفعال الأكثر نشاطا هى: إما متعدية، المباشرة أو غير المباشرة أو لازمة |
Japonca bir fiil olan kabuku'dan türeyen kabuki kelimesi olağandışı ya da garip anlamına gelir. | TED | كلمة كابوكي مشتقة من الفعل الياباني كابوكو، الذي يعني الخروج عن المألوف أو الشذوذ. |
Geçişli bir fiil, orada bir nesne olması gerektiğini belirtir. "Sam pizzayı bir oturuşta yedi" gibi. "Sam bir oturuşta yedi" diyemezsiniz. | TED | الفعل المتعدي يتطلب أن يكون له مفعول به: "إلتهم سام البيتزا" لايمكنك أن تقول، "إلتهم سام" فقط. |
İngilizce'de genellikle önce özne gelir, ardından fiil, onun da ardından nesne. Japonca ve pek çok diğer dilde ise sıralama özne, nesne, fiil şeklindedir. | TED | ففي اللغة الانجليزية مثلاً عادة يأتي الفاعل أولاً ويتبعه الفعل ثم المفعول به. أما في اليابانية ولغات أخرى كثيرة يكون الترتيب الفاعل ثم المفعول به وفي النهاية الفعل. |
Ve ben fiil kısmını nasıl yapacağımı bilmiyorum. | Open Subtitles | ولا أعلم كيف أقوم بجزئيّة الفعل. |
fiil kökü ile mastar eki arasına, bir zarf eki koymak yaramazlıktır. | Open Subtitles | من السلوك السيئ أن تضعي حالًا بين كلمة "إلى" وجذر الفعل |
fiil bir cümlenin çatısıdır. | TED | الفعل يعتبرهيكل الجملة. |
O bir fiil. Ve İnterneti kullandığınızda eğer yeterince yakından ve dikkatlice dinleyip izlerseniz bilginin size birşeyler söylediğini keşfedeceksiniz. | TED | أنها فعل. وعندما تدخل فيها، إذا كنت تستمع بحرص وعن قرب بما يكفي، ما ستكتشفه أن تلك المعلومات تقول لك شيئاً ما. |
Bir şeyi yap-nın olamazsın. "Nın" fiil değildir. | Open Subtitles | لا يمكنك بأن تنهي أيّ شئ بمن إنه ليس فعل. |
Geçişsiz bir fiil, örneğin "yemek yemek", doğrudan nesne alamaz. | TED | فعل لازم، مثل "تعشى،" [في الإنجليزية] مثلاً، لايمكنه أخذ مفعول مباشر. |
Ve eğer arzuyla anılan bir fiil varsa, "istemek"tir. | TED | و إذا كان هنالك فعل يأتي مع الرغبة ، فهو "أنك تريده ." |
Pekala. Bir; ismimi fiil olarak kullanman hoşuma gitti. | Open Subtitles | حسناً، أوّلاً، أحببتُ استخدام اسمي كفعل. |
Bu şekilde yazılarak fiil olarak kullanıldığını hiç görmemiştim ve "mic'ed"in benim gözetimimde dergiye gireceği düşüncesiyle çılgına dönmüştüm. | TED | لكنني لم أراها تستخدم أبداً كفعل بهذه التهجئة، واضطربت كثيرا لفكرة أن كلمة "نُمَكرِف" قد تنشر في مجلة تحت مراقبتي. |
Evet, "boşalmak" tek başına bir fiil olarak da kullanılabilir. | Open Subtitles | نعم ، لكن " يقذف " من الممكن أن تستخدم كفعل أيضاً |
Bunun yerine Fransızca fiil çekimleri, gavot dansı ve ingiliz taht varislerini öğrendin. | Open Subtitles | بدلا من ذلك, لديك لتصريف الأفعال الفرنسية ورقص الرقصة الفرنسية وتعلم اللغة الإنجليزية وريثا للعرش. |
Cinayet, ağır cezayı gerektiren müessir fiil amaçlı saldırı, tehdit ve mülke izinsiz girme suçu. | Open Subtitles | قتل واعتداء جسيم، والاعتداء بقصد والتهديد والتعدي على ممتلكات الغير |