Güneş tepedeyken gölgeyi hep çemberin hizasında tut ve doğruca batıya doğru ilerle. | Open Subtitles | حافظ علي الظل في الدائرة بوقت الظهيرة. و دورتك الدراسية ستكون صحيحة. الغرب. |
burada görebileceğiniz bu gölgeyi oluşturdular, güneşi kapatan, ama gökyüzünden gelen güzel ışığa açık olan. | TED | وخلقوا هذا الظل الذي تستطيعون أن تروه هنا ، والذي يقوم بتغطية ضوء الشمس ولكنه يدخل ضوء السماء الصحي |
Ve insanlara söylediğim şey, sanki bir kelebek uçmaktadır ve biz onun duvardaki gölgesini yakalayıp sadece gölgeyi sergiliyoruz. | TED | وماذا نقول للناس، أنها تقريبا كما لو أن فراشة كانت تحلق من والقينا القبض على الظل على الحائط، ومجرد أنك كنت ترى الظل. |
Gerçekten büyük bir krater var. Şuradaki gölgeyi görüyor musunuz? | Open Subtitles | هنالك حفرة كبيرة, تستطيع رؤية الظلّ هناك. |
Alevler gölgeyi aydınlatırken, Doğrular korkuları bitirir. | Open Subtitles | كما تُضيء الأنوار الظلال و كما تُنهي الحقيقة الخوف |
Ruhumun çoktan gittiğine ve şu anda bile aşağıya bakıp bir gölgeyi teselli edecek kadar nazik olduğuna hayret ettiğine inanıyorum. | Open Subtitles | أؤمن أنّ روحي مضتْ قدماً و تنظرُ إليّ من علٍ الآن متعجّبةً من مدى لطافتكِ في مواساة ظلّ |
Bir akarsudaki kayanın etrafında suyun eğilmesine benziyor ve tüm bu ışık, gölgeyi yok ediyor. | TED | وكل ذلك الشعاع يشوه الظل وكل ذلك الضوء يخرب الظل. |
Temari her zaman görülebilir gölgeyi takip ettti,sınırı hesapladı ve çizginin diğer tarafında durdu. | Open Subtitles | تيماري فقط ذهبت خلف الظل الذي تراه, استمرة بحسابة حدود السلسلة |
gölgeyi bıraktığında oradaydım, onu yendiğinde de orada olacağım. Ya hiç yenemezsem? | Open Subtitles | لقد كنت هناك عندما أطلقت سراح الظل وسأكون هناك عندما تهزمه |
Bir kaç gölgeyi bulmak için, bilgisayarımda renk tekeriyle piksellere bakarım. | Open Subtitles | سأجعل الكمبيوتر يبحث عن كل بكسل يقع ضمن يربط الظل بلون العجلة |
Ertesi gün denizde levhayı öylen vakti tekrar suyun üstüne koyar ve gölgeyi izlersin. | Open Subtitles | في اليوم التالي في البحر تقوم بوضع اللوحة بداخل الماء بوقت الظهيرة و تراقب الظل. |
Şu anda bir ışık o gölgeyi aydınlatacak kadar geriye ulaşıyor. | Open Subtitles | ثمة ضوء في الحاضر ينير ذلك الظل |
Belki gölgeyi peşine o biri yollamıştır. | Open Subtitles | ربما هو نفس الشخص الذي أرسل الظل خلفها |
O gölgeyi ya da insanı görmüyor musunuz? | Open Subtitles | هل يُمكنك رؤية ذلك الظل أو ذلك الشخص؟ |
İkinci adım, önündeki bir gölgeyi çıkış yolu olarak seç. | Open Subtitles | الخطوة رقم اثنين اختيار الظل للخروج |
gölgeyi öldürdüğünüzde gölgem de geri döndü ve dirildim. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | أعرف، لكنْ عندما قتلتِ الظلّ عاد ظلّي و تمّ إحيائي |
Belki de oğlumuza kimin destek olacağına kafayı takmak yerine içindeki hissi gölgeyi bulmak için kullanmalısın. | Open Subtitles | ربّما تستطيعين استخدام ذلك الحدس للعثور على الظلّ عوض القلق بمَنْ سيواسي ابننا |
Karanlık ormanda bile o soluk gölgeyi takip edebiliyor. | Open Subtitles | "بوسعه مطاردة الظلّ الخفيف حتّى في ظلام الغابة الحالك" |
Yakuza güneşin gölgeyi yok edemiyeceğinden daha fazla yok edilemez. | Open Subtitles | "فـلا يمكن القضاء على "الياكوزا مثلما تقضي الشمس على الظلال |
gölgeyi çağırıp yeninden deneyeceğim. | Open Subtitles | أظن أنني سأنادي الظلال و أجرب مرة أخرى |
Wing Chun'un özü gölgeyi takip etmektir, elleri değil. | Open Subtitles | جوهرُ (وينغ شان) هو أن تتبع ظلّ أحدهم، لا يده |
Işık ve gölgeyi görebiliyorsun. | Open Subtitles | الذي أعنيه أنك قادرة على رؤية الضوء والظلال |