| İşin acı kısmı şu ki biz, gözetlemeye dayalı bu otoriter altyapıyı yalnızca insanların reklamlara tıklaması için geliştiriyoruz. | TED | وهنا تكمن المأساة: نحن نبني هذه البنية التحتية من المراقبة الاستبدادية فقط لنحمل الناس على أن يضغطوا على الإعلانات. |
| Beyler hızlıca bu işi bitirip iki aylık gözetlemeye son verelim, olur mu? | Open Subtitles | يا رفاق للنجز الأمر بسرعة, وندعوها ليلة من الشهرين الماضيين من المراقبة, حسناً؟ |
| Buna karşın o hükûmetler kendi ülkelerinde devrimi teşvik ettiklerinden korktukları eylemcileri, gazetecileri, muhalifleri daha fazla gözetlemeye başladılar. | TED | وللرد, لقد قاموا بتضخيم المراقبة للناشطين, الصحفيين, والمنشقّين والذي كان الخوف منهم بأم يجتذبوا الثورة الى بلدانهم. |
| Şu an bununla uğraşamam bebek surat. Etrafı gözetlemeye devam et. Birazdan döneriz. | Open Subtitles | لا يمكنني خوض هذا النقاش الآن يا وجه الدمية أستمري بالمراقبة سنعود سريعاً |
| Bu sanki babanı ya da başka birini gözetlemeye benziyor. | Open Subtitles | إنه مثل التجسس على أبيك أو شيئا من هذا القبيل. |
| Ocak ayında, Amerikalılar'ı izin almadan gözetlemeye ve takip etmeye izin verebilecek bir kanunu reddedeceğini söyledi. | TED | قد يسمح لشركات الإتصالات بمراقبة غير مرصودة لأي فرد أمريكي وفي هذا الصيف ، وفي منتصف حملته العامة |
| Yeni yıl karmaşasının ortasında, çarşaf giyip beni gözetlemeye geliyor! | Open Subtitles | لقد كانت تتجسس عليمرتدية الشادور في منتصف رأس السنة التعيس |
| Kes sesini! Oraya gidip gözetlemeye devam etmeni istiyorum. | Open Subtitles | اخرسي , اريد منك الصعود الى هناك و المراقبة |
| ...gizli polis ve gözetlemeye karşı sürekli tetikte olmalısınız. | Open Subtitles | عليك أن تكون متأهب دوماً للحفاظ على السرية و المراقبة |
| Hepimiz gözetlemeye devam etmenin en iyi hamle olacağını düşünüyoruz. | Open Subtitles | انظر، ظننا جميعا متابة المراقبة كان الخطوة الامثل |
| - D'yi gözetlemeye devam etmelisin. - Evet, ah! Birşeyler oluyor. | Open Subtitles | أستمر فى المراقبة لدينا شيئا هنا |
| gözetlemeye gelirken böyle mi giyiniyorsun? | Open Subtitles | إنه غير ملائم من أجل عملية المراقبة |
| Helikopter pisti kameraları dış gözetlemeye yönlendir. | Open Subtitles | helipad. أعد توجيه تلك آلات التصوير إلى المراقبة الخارجية. |
| - bu gece Kenny ile görüşeceğim. - Ve ben de gözetlemeye gideceğim. | Open Subtitles | ـ سأرى كيني الليلة ـ وانا سأستمر بالمراقبة |
| Demek istediğim, gözetlemeye devam mı, yoksa erkek arkadaşının evine mi bakmalıyım? | Open Subtitles | ، أعني، هل أستمر بالمراقبة أم هل أذهب لأتفقّد منزل ذلك الخليل ؟ |
| Şu "yeniden doğdum" saçmalıklarına ve beni gözetlemeye bir son ver! | Open Subtitles | ولا تقل لي هذا الكلام الفارغ مرة أخرى وتوقف عن التجسس علي |
| Sana benden bir dost tavsiyesi Sixes Oteli'nde gözetlemeye ya da ne yapıyorsan o işe dön ve bırak, yarışa önden başlayayım. | Open Subtitles | لذا خذها منّي نصيحة أخوية، و عُد لممارسة التجسس بالفنادق الـ 6 نجوم، أو أيّما تعمل. ودعني أتقدّم السباق. |
| Buna rağmen köye zarar vermek isteyen örgütü gözetlemeye devam etti. | Open Subtitles | لقد استمر بمراقبة المنظمة التي أرادت تدمير القرية |
| Swartz'ın ailesinin Ilinois'deki evini gözetlemeye başlamışlardı. | Open Subtitles | و حازوا كذلك انتباه مكتب التحقيقات الفِدرالي الذين بدأوا بمراقبة منزل والدَي شوارتز في ولاية إلِنوي |
| - Beni gözetlemeye mi başladın? | Open Subtitles | اوه.. فأنت تتجسس علي الآن؟ |
| Şimdi de beni gözetlemeye mi başladın? | Open Subtitles | هل تتجسس علي الان ؟ |
| - gözetlemeye gerek yok. Kardeşinin ne inatçı, senin de ne pragmatik olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لست بحاجة للتجسّس إني أعلم سلفا مدى عناد شقيقتك |
| Benim olmadigini biliyordum ama alamadan beni gözetlemeye gönderdiler. | Open Subtitles | وعلمتُ أنّه ليس مُلكي، ولكن قبل أن أحصل عليه، أرسلتُ للتحقيق مع المُتفرجين. |