güçlü ve bağımsız olduğumu öğrenmek için kel kafalı bir adama ihtiyacım yok. | Open Subtitles | لست بحاجة لمساعدة رجل أصلع داخل كتاب ليقول لي اني قوية و مستقلة |
Ayrıca güçlü ve güzel bir kadın olduğunu düşünüyorum, ama farkında değilsin. | Open Subtitles | أظن كذلك أنك أمرأة قوية و جميلة و التي لا تدرك هذا |
Biliyor muydun erkek devekuşlarının hızlı ve güçlü ve haşmetle kendilerine yettiklerini? | Open Subtitles | هل كنت تعلم بأن ذكر النعام سريع وقوي ومعتمد على نفسه تماماً؟ |
Kavga, benden yaklaşık 30 cm daha uzun, fiziksel olarak benden daha güçlü ve haftalardır bana sataşan bir çocuklaydı. | TED | كانت مع فتى أطول مني بقدم، وأقوى مني جسديًا وكان يسخر مني منذ أسابيع. |
Vücutlarımıza eklenen makinelerin bizi daha güçlü ve daha hızlı ve daha etkili yapacağı bir yaşta başlıyoruz. | TED | نحن على عتبة الزمن الذي ستجعلنا فيه الآلات المتصلة بإجسادنا أقوى و أسرع وأكثر فعالية |
Evren oluştuğunda doğdu, insanlığı ısıttı, ona ışık verdi, renkli ışınlar, titrek alevleri aydınlatıyor, parlak, güçlü ve göz alıcı. | TED | فقد وُلد عندما تم تشكيل الكون، البشرية الرقيقة، أعطته الضوء، وأشعة ملونة تنير وميض جمرة براقة وقوية ورائعة. |
Bolca yemek getiren güçlü ve cesur bir kocamın olması çok iyi. | Open Subtitles | من أحيد أن أحظي بزوج جيد و قوي و يحضر الكثير من الطعام |
CA:Savaş odası, güçlü ve dramatik geliyor kulağa. | TED | ك أ: تبدو كلمة غرفة الحرب قوية و مثيرة. |
Bu ilerleme dinamikleri güçlü ve gerçek dünyada kullanılabilirler. | TED | ديناميكيات التقدم هذه قوية و يمكن إستخدامها في العالم الحقيقي |
İnanamıyorum... insanın bir beygir kadar... güçlü ve sabırlı bir ruhu olmasını bekliyor. | Open Subtitles | استطيع ان اتخيل انه يتوقع رجلا له روح قوية و صبورة مثل حصان نقل |
Ama gerçekte olan, "Patron, sen tanıdığımız en akıllı, güçlü ve yakışıklı insansın. | TED | ولكني أظن أن ما حدث هو، "سيدي الرئيس، أنت رجل ذكي وقوي ووسيم. |
çok uzun zaman önce bu gezegende güçlü ve asil bir ırk yaşıyormuş. | Open Subtitles | في الأزمان الغابرة كان هذا الكوكب موطنا لنوع راقِ وقوي من الكائنات |
Benden daha uzun, hızlı ve güçlü ve daha şimdiden tesiste benim sahip olduğumdan daha fazla arkadaşı var. | Open Subtitles | إنه أضخم منّي، وأقوى وأسرع منّي، ولقد كوّن صداقات بالمصنع أكثر منّي. |
önsezi ve kehanetler, daha güçlü ve sağlam olurken, vücut zayıflıyordu. | Open Subtitles | مثل التعاويذ الرؤيا النمو بشكل أقوى و مزيد من القوه الجسم يضعف |
Çok memnun oldum. Öykü çok güçlü ve özgün değil miydi? | Open Subtitles | أكثر عظمة وقوية وقصة أصيلة ألا تعتقدين هذا |
Uzun boylu ve güçlü ve kalbini yumuşatan bir gülüşü var. | Open Subtitles | ... إنه طويل و قوي و لديه إبتسامة ستفطر قلبيكما ... |
Yer çekimi çok güçlü ve düştüğünün farkına bile varmıyor. | Open Subtitles | الجاذبية فى منتهى القوة و هو لم يلاحظ حتى سقوطه |
Uzun, güçlü ve hızlı kılıç kullanan bir İskoçyalı işime yarayabilir. | Open Subtitles | بأمكاني الاستفاده من رجل أسكتلندي طويل و قوي وبارع في السيف |
Ve dünyada bulunan krallar ve büyük adamlar ve zenginler, ve varlıklı olanlar ve güçlü ve özgür olan her kişi kendilerini mağaralara ve dağların arasındaki kayalık yerlere saklamışlardı. | Open Subtitles | وملوك الأرض والعظماء والأغنياء وقادة الحرب , والأقوياء وكل رجل حر |
Biyoniklerin tek amacı insanları daha güçlü ve hızlı yapmak değildir. | TED | هندسة الأطراف الحيوية الآلية لا تهدف فقط لجعل الناس أسرع و أقوى |
Her askerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmelisin. | Open Subtitles | يجب أن يعرف القائد نقاط قوى و ضعف كل جندي. |
Bence kahraman biri bilge, güçlü ve çok yetenekli olmalı. | Open Subtitles | أعتقد أن البطل يجب أن يكون حكيماً قوياً و موهوباً جداً |
Eğer doğruyu söylemek gerekirse, ona vurduğum anda kendimi çok güçlü ve kuvvetli hissettim, sanki bu beni erkek yaptı. | Open Subtitles | شعرت بأنني أكثرة قوة و بطريقة ما جعلني هذا رجلاً |
İsveç bu tokattan sonra, daha güçlü ve dikkatli oynamak zorunda. | Open Subtitles | اتوقع ان تتحرك السويد بقوة و سرعة بعد الصفعة على الوجه |
güçlü ve ACIMASIZ KRALLARI TARAFINDAN YÖNETİLEN İRLANDALILAR BRİTANYALILARI ZORLA KONTROLLERİ ALTINA ALDILAR. | Open Subtitles | تحت قيادة ملِكهم القوىّ والعديم الرحمة تمكّن الأيرلنديون من إخضاع البريطانيين |