| Gözlerim nakış gibi işlenmiş güllerin çocukluğumun manzarasında açan desenlerine kitlenmişti. | TED | أصبحتْ عيناي ملتصقة بأشكال الورود المطرزة مُزْهِرَةََ من خلال مشَاهِد لطفولتي. |
| Hele şükür! Bir buçuk saat gecikmeyle. Steve, güllerin tozunu al. | Open Subtitles | أخيراً بعد ساعة ونص تأخير ستيف أذهب وأمسح الغبار عن الورود |
| Öyleyse? Astrologları, güllerin Khurana'lara şanssızlık getireceğini söylemiş. | Open Subtitles | باتوك مهراجا اخبر كورانا بأن الورود الحمراء سيئة الحظ لهم |
| Otuz yıl daha evli kalacaksak... kırmızı güllerin bana uygun olmadığını bilmeni isterim. | Open Subtitles | إذا كنا لانزال متزوجين للثلاثين السنه القادمه أريد بأن تعلم أن الورود الحمراء ليست من إهتماماتي |
| Sudaki yansımaları seyrettim, ...ve güllerin nasıl yandığını gördüm. | Open Subtitles | كنت أراقب الانعكاسات في الماء. وأرى كيف يحترق الورد. |
| ? güllerin romantik bir anlamı yok mu sence? | Open Subtitles | أعتقد أن الورد شاعري، ألا توافقينني؟ |
| Sonuncuyu sırtından vurulmuş olarak güllerin arasında yatarken bulduk. | Open Subtitles | أخرهن وجدناها للتو في سرير من الورود و قد أطلق النار عليها من الخلف مرتين |
| güllerin ilk mi yoksa son mu atılacağını bilmiyorum. | Open Subtitles | لم أكن أعرف اذا كانت الورود في الذهاب الاولى او بعد |
| Bu güllerin unutulanların ruhları olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | يروقني التفكير في هذه الورود على أنها أرواح المنسيين |
| O aptal asistanına bu seferki güllerin hata olmadığını söylemeye çalıştım. | Open Subtitles | لقد حاولت إخبار مُساعدتك الحمقاء تلك أنّ الورود ليسوا مرسلين عن طريق الخطأ هذه المرّة |
| güllerin bu kadar yanıcı olduğunu farketmemiştim. | Open Subtitles | لم أكن أدرك الورود كانت قابلة للاشتعال ذلك. |
| Güney bahçesindeki güllerin neden o kadar çabuk ve gür çıktıklarını hiç merak etmedin mi? | Open Subtitles | ألم تتسائل يوماً عن سبب نمو شجرة الورود في الحديقة الجنوبية بسرعة و بامتلاء؟ |
| * güllerin en uzun olduğu yere * | Open Subtitles | إلى تلك الورود التي تنمو عالياً |
| güllerin var olmadığı zaman değil. | Open Subtitles | وليس عندما لم تكن موجودة الورود. |
| Eğer hayat bir yıl olarak düşünülürse, o halde sonbaharın başlangıcı Ekim güllerin solduğu ve yaşayan şeylerin öldüğü zamana denk geliyor. | Open Subtitles | إذا فإن العام حياة ، ثم سبتمبر بداية الخريف... عندما الزهور و الورود.. و الأشياء تبدأ بالموت. |
| güllerin üstünde beyaz sinekler var. Görüntü kirliliği resmen. | Open Subtitles | الورود عليها فراشات بيضاء، بحقّ المسيح، ياللقباحة! |
| Solucanlar anneme doğru ilerliyorum güllerin rüzgarı, çamurun rüzgarı... | Open Subtitles | الديدان تجتاح أمي... رياحٌ من الورود... ... |
| Beyaz güllerin olduğu yerde, Karanlık olmadan önce. | Open Subtitles | حيثما الورود البيض، قبلما يحل الظلام. |
| Kırmızı güllerin yanında oturuyor. | Open Subtitles | ـ خلفك إنها تجلس بجوار الورد الأحمر |
| Farklı renkteki güllerin farklı şeyler ifade ettiğini biliyor musun? | Open Subtitles | تعدد ألوان الورد يعني أشياءاً مختلفة |