Ayrıca bu olan onca garip şeyi de açıklamaya yardımcı olacak. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنه قد يساعد في تفسير كل الأشياء الغريبة التي كانت تحدث |
İnsanlar seks yaparken her türlü garip şeyi söyler. | Open Subtitles | الناس يتفوهون بكل الأشياء الغريبة أثناء العلاقة. |
Saçına da o garip şeyi yapma. | Open Subtitles | لا تفعلى تلك الأشياء الغريبة فى شعرك |
Kalbim yine o garip şeyi yapıyor. | Open Subtitles | يفعل قلبي ذاك الشيء الغريب مجدّداً |
..."ve sağdaki garip şeyden sağa dön" ama o garip şeyi tarif edemezsiniz çünkü orada garip şey olduğunu bilirsiniz, yani kafanızda her zaman vardır. | Open Subtitles | ومن ثم انعطف يميناً عند ذلك الشيء الغريب ولكن لايمكنك أن تصف له ماهو ذلك الشيء الغريب لأن كل ماتعرفه عنه هو أنه شيء غريب , فهمتم ؟ |
"Adı aşk olan şu garip şeyi kim çözebilir?" vesaire vesaire... | Open Subtitles | المسمّى بالحب... ذلك الشيء الغريب المسمّى بالحب ومن يستطيع حلّه؟ "إلى آخره |
Ve dedi, "İşte, şu garip şeyi yapıyorlar. | TED | قال: "حسناً، لقد كانوا يفعلوا هذا الأمر الغريب. |
Ve buna şu garip şeyi eklemeyi başardım. | Open Subtitles | ولقد تمكنت من إضافة الأشياء الغريبة |
(Gülüşmeler) Billy Graham okyanusta, Horizon'dan petrol sızıntısı, Waldo, Osama Bin Laden'in saklandığı yer -- eğer çok dikkatli bakarsanız, okyanusta her türlü garip şeyi bulabilirsiniz. | TED | (ضحك) وهذا بيللي غراهام في المحيط وهذا هو الزيت المتسرب وهذا والدو ، وهنا مأوى أسامة بن لادن وهناك كل أصناف الأشياء الغريبة التي قد تجدها لو دققت النظر جيدا في المحيط |
Bu garip şeyi görüyor, David Sedaris'i sevdiğimizi biliyoruz ve güzel zaman geçireceğimizi umuyoruz. | TED | إننا فقط ننظر إلى هذا الأمر الغريب ونعرف أننا نحب (ديفيد سيداريس)، وبالتالي فإننا نأمل في أن نقضي وقتًا ممتعًا. |