"geçmişten gelen" - Translation from Turkish to Arabic

• من الماضي
• من الماضى
• عريق

Ölen bir kızı kiliseye getirmek Geçmişten gelen bir kutsal ritüeldir.
.. إحضار فتاة ميتة إلى مذبح الكنيسة .أحضار جثة من الماضي

Birçoğumuzun aklınızda, aylaklar-serseriler Geçmişten gelen canavarlar.
في أغلب عقولونا، المتشرد مخلوق أصبح من الماضي.

Matt bana Geçmişten gelen fırtınadan söz etti. Uğraman çok şekerdi.
إنفجاره من الماضي كان جميل جدا منك التوقّف

- Orada değil. Bu Geçmişten gelen bir ses. Şirin.
إنه صوت من الماضى هذا لطيف لطيف جدا

Sezar, Geçmişten gelen bir kelime, artık Sezar falan kalmadı.
قيصر كلمة من الماضى ،لا وجود لقيصر

Güneşin kalbindeki gece ve fırtına gibiydi. Geçmişten gelen, sonsuza giden biri.
كان مثل الليل والعاصفة في قلب الشمس إنه عريق ولا نهاية له

Geçmişten gelen bir kişi daha olmuş.
ان هناك أشاعة بان هناك شخص آخر قد نهض من الماضي في مكان ما

Geçmişten gelen birini nasıl bulabiliriz ki?
نعم.. أن ذلك يبدو جيدا لكن كيف من المفترض أن تعلن بأنه هناك شخص من الماضي

Yani, bunlar, Geçmişten gelen bir azizler topluluğu olabilir...
هذا يمكن أن يكون مجموعة من القديسين العائدين من الماضي..

Bu en eski ışık hüzmeleri uzak Geçmişten gelen birer habercidir ve yanlarında bir hikaye getiriyor:
هذه الاشعة الضوئية القديمة، رُسُل تأتينا من الماضي البعيد وتحمل معها حكاية

Geçmişten gelen hayaletler hiç yoktan hayatınıza girebilir.
يمكن استحضار أشباح من الماضي من حيث لا نحتسب.

Zamanlaman gerçekten kötü sarı kafa. Burada Geçmişten gelen bir sorunla ilgileniyorum.
وقت غير مناسب أبدًا يا شقراء، إنّي أتدبر إزعاجًا من الماضي.

İçinde birbirimiz hakkında bilmediğimiz şeyler olabilir Geçmişten gelen unutmak istediğimiz şeyler.
هُناك اشياء ربما نحنُ لا نعرفها عن بعضنا و اشياء من الماضي نحن أن نريد ان ننساها

Geçmişten gelen şeylerin ve günümüzden önceki eşyaların...
في البحث عن ماضي الأشياء و من أين أتت و أشياءً من الماضي

Bilim başarılı olursa, gelecek Geçmişten gelen insanlarla dolacaktır.
إذا كان العلم هو ناجح, والمستقبل سيكون يسكنها مع البشر من الماضي .

O da uzak Geçmişten gelen bir yaratık.
مخلوق آخر من الماضي المنسي البعيد

Geçmişten gelen bir kaset bulduk.
أتعلم؟ ، لقد وجدنا شريطاً من الماضي

Matt bana Geçmişten gelen fırtınadan söz etti.
- "مات" أخبرنى عن.. عصفته من الماضى.

Bu ve bir de Geçmişten gelen.
هذا وأخر أصغر من الماضى

- Geçmişten gelen, sonsuza giden biri. Zamanın merkezinde ışık saçıp, evrenin dönüşünü görebiliyor.
إنه عريق وأبدي، ويحترق في قلب الزمن ويمكنه رؤية دوران الكون