ve tekrar biraraya gelmemiz, bu işin yürümediği gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | ولو رجعنا لبعض لن يغير حقيقة أننا لم ننجح مع بعض |
Bu ufak mutasyon gösteriniz, bu tesisin amaçladığı hedefe ulaşması için, operasyonlarınızı kontrol etmem gerektiği gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | هذا الأمر لا يغير حقيقة أنه لكي تزدهر هذه المؤسسة يجب عليّ أن أدير أعمالك |
O toksikoloji raporu iki şerefsizin o kadını öldürdüğü gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | - تقرير السموم لا يغير حقيقة ان اولئك المغفلين قتلوا تلك المرأة |
Fakat kızı oraya sürüklemem sefil durumda olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | لكن سحب الفتاة إلى هناك لن يغير الحقيقة بأنها يائسة |
Bana veya seçtiğim yola inanıp inanmaman senin yüreğinden asla şüphe etmediğim gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | سواء آمنت بي أو بما اخترت أن أفعلة ذلك لا يغير الحقيقة أنا أبدا ما شككت بقلبك أبدا, راياك |
Bu silahsız olduğumuz gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | هذا لن يغيّر حقيقة أنّنا أعزلان |
İstersen hala Şef Webber'in emrinde çalışabilirsin ama bu şefin olmadığı gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | إسمعي ، يمكنك أن تخدمي تحت إمرأة الرئيس (ويبر) ، إن أردتِ و لكن هذا لا يغير حقيقة أنه ليس رئيسك ، أنا هي رئيستك |
Deb, ben senin ağabeyinim. İstersen benden nefret edebilirsin ama bu, seni önemsediğim gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | (دِب)، أنا أخوكِ، بوسعكِ كرهي إن أردتِ لكنّ ذلك لا يغيّر حقيقة أنّي أحبّكِ |