Oralarda Saint John'in İncil'inde bulabileceğimiz gerçeklerin birçoğunu buluruz. | TED | سوف نجد الكثير من الحقائق فيها التي وجدناها سابقا في انجيل القديس جون. |
Büyük gerçeklerin etrafında dönüp dolaşırlar. | TED | يعيدون تدوير الحقائق العظيمة مرارا ومرارا وتكرارا. |
Ayrıca bu bize başlangıçta sözettiğim gerçeklerin doğru olmayabileceğini de gösteriyor. | TED | ولكنه يوضح لنا أن أحد هذه الحقائق التي ذكرتها في البداية قد لا تكون صحيحة تماماً |
Bu gerçeklerin aşikâr olduğunu kabul ettim, ama açıkça söylemeliyim: Darmadağınım. | TED | أنا أؤمن بأن هذه الحقائق بديهية، ولكن دعوني أوضح: أنا في حالة من الفوضى. |
Bu durum, ırk ve bununla bağlantılı öfkeyi tamamen bağlamından koparıyor ve bu da alternatif gerçeklerin yeşermesi için uygun zemin oluyor. | TED | هذ الشىء غير المبرر والغضب المرتبط بها، هو أرض خصبة للحصول على حقائق بديلة للنمو. |
Bir suç davasında çalışan bir dedektif olduğunuzu hayal edin ve birçok insanda gerçeklerin kendi versiyonları var. | TED | تخيل أنك محقق يعمل على لغز جريمة، وهناك العديد من الناس لديهم نسختهم الخاصة للحقائق. |
Bu ciddi olarak düşünme yetisidir: yanlışları bağırarak söylemek, gerçeklerin üzerine basmaktır. | TED | هو القدرة على التفكير النقدي: إستدعاء الزيف، والتأكيد على الحقائق. |
Altında yatan gerçekleri biliyordu fakat gerçeklerin internette ilgi çekmediğini de biliyordu. | TED | أدرك الحقائق الكامنة، لكنه أدرك أيضًا أن تلك الحقائق لا تدفعُ إلى مناقشة عبر الإنترنت. |
Fotoğraf makinemi içeri sokmama izin vermediler, çünkü yapay gerçeklikleri, mitleri ve inançları tehdit ediyor ve gerçeklerin kanıtı niteliğini taşıyor. | TED | انهم لم يسمحوا لي بإدخال الكاميرا لأنها تواجه الحقائق المشيدة والخرافات والمعتقدات ، وينص على ما يبدو أدلة عن الحقيقة. |
Ve bu gerçeklerin ikisi, siz veya öğrencilerim hakkında bugün ABD'de matematik eğitimi dediğimiz şeyden daha azını söylüyor. | TED | وهذه الحقائق لا تخبر الكثير عنكم أو عن طلابي بقدر ما تخبرنا عن ما نطلق عليه تعليم الرياضيات في الولايات المتحدة اليوم |
Benim kendi görüşüm, yukarıda belirtilen gerçeklerin doğrulanması koşuluyla sanık şüphesiz suçluydu. | Open Subtitles | في رؤيتي الشخصية، بالضرورة، هي لو ان الحقائق السالفة كانت قابلة للإثبات لكان المتهم بلا شك مذنبا |
Basit gerçeklerin hayal gücüyle korkunç hal alması komik değil mi? | Open Subtitles | من الغريب أن يبني شخصاً الحقائق على أساس التخيلات الوهمية، أليس كذلك؟ |
Ne de olsa, hayat kimi zaman tesadüfi, kimi zamansa zaruri gerçeklerin bir bileşkesidir. | Open Subtitles | الحقائق المتغيرة والحقائق الحتمية تشكلان الحياة |
Bu duvarların içinde, Tanrı'ya yer yok! Tıpkı gerçeklerin din içinde yeri olmadığı gibi. | Open Subtitles | لا مكان للرب بين هذه الجدران مثل أن الحقائق ليس لها مكان وسط الدين |
Bu olayı gerçeklerin ötesinde büyütmemelisiniz. | Open Subtitles | أنا أشجعكم على الا يثيركم هذا الموقف ما وراء الحقائق |
Elimizde mevcut olan harika bir jürinin bulunması, ve gerçeklerin ortaya dökülmesi oldu. | Open Subtitles | لقد كانت لدينا هيئة محلفين رائعة و الحقائق فقط جائت إلي المكان |
İtirafta bulunmamı istiyorlardı, babam ve diğer doktorların belli başlı hastaları yanlış tedavi ettiğini gösteren bazı gerçeklerin varlığından haberdar olduğuma dair bir ifade istiyorlardı. | Open Subtitles | أرادوا مني الإدلاء بإعتراف إدلاء إفادة بأنّي أملك معلومات وأنّي لست مستهجنًا بعض الحقائق |
Onlara yalnızca gerçeklere bakmamalarını gerçeklerin anlamına da bakmalarını söyledi. | Open Subtitles | طالبهم بعدم النظر في الحقائق وإنما في معنى الحقائق. |
Benim tarafımdan... kızımın durumuyla alakalı bazı gerçeklerin senden gizlenmesi uygun görüldüğü için... seni evimden dışlamaktan pişmanlık duymuyorum. | Open Subtitles | ومنذ أن إكتشفت إنك أخفيت بعض الحقائق عن صحة إبنتي لن أحس بأي ندم فى إبعادك عن بيتي |
Görüyorsunuz ya, benim işimde bazen uygunsuz gerçeklerin en büyük gerçeğin önüne çıkmasına izin vermemek önemlidir. | Open Subtitles | في عملي من المهم أحيانا أن نترك حقائق غير مهمة تغطي على الحقيقة الكبرى |
Toplumumuzun beş gerçeği. Bu adam gerçeklerin teröristi. | Open Subtitles | خمسة حقائق حول مجتمعنا هو تقريباً إرهابي صادق |
gerçeklerin gerçeğin önünü kesmesine izin verme. | Open Subtitles | لا تدعي أبدا للحقائق أن تقف في وجه الحقيقة |
gerçeklerin efsanelerle değiştirilmiş olması ne kadar da ilginç. | Open Subtitles | من الشيق رؤية كيف أن الحقيقة يتم تغييرها بواسطة أسطورة |