Yarın anahtarı geri vermem gerekiyormuş gibi geliyor. | Open Subtitles | و أشعر كأني من المفترض أن أعيد مفاتيحي غداً |
Meğerse yememen gerekiyormuş. | Open Subtitles | و الذي تبين أنه ليس من المفترض أن تأكله على اية حال. |
Sana önce tehlikelerini anlatmam gerekiyormuş. Joy beni insandan iğne yastığına çevirirken, yiyecek birşeyler olmaması Randy'yi çaresizliğe sürüklemişti. | Open Subtitles | يفترض أن أشرح لك المخاطر أولاً بينما انتهت جوي من تحويلي الى وسادة دبابيس بشرية |
Umurumuzda olması gerekiyormuş gibi söylüyorsun. İnanın bana hayatta kalmalarını istersiniz. | Open Subtitles | تتحدثين وكأنّنا يفترض أن نحفل - صدّقاني، ستريدان إبقاءهم أحياء - |
Bunu sana vermem gerekiyormuş, sen de karşılığında bana bir şey verecekmişsin. | Open Subtitles | يُفترض أن أعطيك هذه ويُفترض أن تعطينى شيئاً فى المقابل |
Dün otelden çıkış yapması gerekiyormuş ama eşyaları halen odasındaymış. | Open Subtitles | كان من المفترض ان يتركها بالامس, ولكن اغراضه لازالت هناك |
Bunu sana vermem gerekiyormuş, hakim öyle söyledi. | Open Subtitles | من المفترض أن أعطيك هذه , هكذا قال القاضي |
- Bunu görmem gerekiyormuş gibi eskiden nasıl bir polis olduğumu hatırlatacak bir şey, ya da öyle bir saçmalık mı? | Open Subtitles | هل من المفترض أن أري هذا لأتذكر أي نوع من رجال الشرطة القذرين كنت ؟ |
Öyle görünüyor ki sidikyoluna havuç sokmaman gerekiyormuş. | Open Subtitles | يبدو أنه ليس من المفترض أن تحشر جزرة في مجرى بولك |
Kimsenin kazanmaması gerekiyormuş. | Open Subtitles | لذا ليس من المفترض أن أخسرَ البانداذوالمؤخرهالكبير. |
Yeniden gösterimleri düzenlemek için aldıkları kör pilici benim denetlemem gerekiyormuş. | Open Subtitles | نعم ,أنا من المفترض أن أشرف على فتاة عمياء وُظفت لتحرير العائدات |
Sonuçları sunmanız gerekiyormuş ama birkaç defa sunum tarihine yetiştirememişsiniz. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تسلمى النتائج لكنك تخلفتى عن عدة مواعيد |
Disneyland ödül paketinize göre standart bir bahçe manzaralı oda almanız gerekiyormuş ama korkarım burada Walt Disney Dünyası'nda bunu karşılayabilecek bir odamız yok. | Open Subtitles | إذا.. كما كنت أقول في جائزتكم لمدينة ديزني كان يفترض أن تحصلوا على.. |
Göğüslük. Bir baş rahip tarafından giyilmesi gerekiyormuş. | Open Subtitles | رداء الصدر، يفترض أن يتم أرتدائهُ من قبل كاهن كبير، |
Meyve tatlısına sığır eti koymamam gerekiyormuş! | Open Subtitles | لم يكن يفترض أن أضع اللحم في كعكة الترفيل! |
Düşündüğüm gibi, x-Ray projesinde çalışırken... kurşun geçirmez yeleklerimizi giymemiz gerekiyormuş. | Open Subtitles | ، كما توقعت كان يُفترض أن نرتدي دروع من الرصاص عندما كنا نعمل على مشروع الأشعة السينية على الأعضاء التناسلية |
Neden? Weeks'in ilaç alerjisinden ölmesi gerekiyormuş kurşun yarasından değil. | Open Subtitles | كان يُفترض أن يموت جرّاء تسمّمٍ من المخدرات لا بسبب جرحٍ من عيارٍ ناريّ |
Ona göz kulak olması gerekiyormuş ama kilitleri kontrol etmemiş. | Open Subtitles | لقد كان من المفترض له مراقبتها لكنه لم يتفقد الأقفال |
Bunun beni daha iyi hissettirmesi gerekiyormuş gibi söyledin. | Open Subtitles | تقول هذا وكأنه مفترض أن أشعر بالراحة |
İşlemediğine göre... demek ki başarılı olmamam gerekiyormuş. | Open Subtitles | بما أنها لم تنجح إقتنعت بأنهُ لم يكن مقدراً لها النجاح |
Cumartesi sabahı da buluşmaları gerekiyormuş. | Open Subtitles | تشاجرا مساء يوم الجمعة و كان يفترض بهما أن يلتقيا صباح يوم السبت |
Acil yardım gerekiyormuş. | Open Subtitles | يقول أننا نحتاج للمساعدة على الفور. |
Constance'dan bahsetmişken, sanırım onun için bir parti düzenlememiz gerekiyormuş. | Open Subtitles | اما عن صديقتك كونستانس , كان من المفروض ان اقوم بحفلة لها |
Arabayı vermem için önce bir izin çıkarmam gerekiyormuş da. | Open Subtitles | عليّ فقط أن أحصل على تصريح قبل أن أسمح بإخراج السيّارة |
Bu yüzden ablasıyla birlikte yaşaması gerekiyormuş tekrar ve köpeği götüremezmiş. | Open Subtitles | هذا يعني أنّه عليه العودة للمعيشة مع أخته وهذا يعني أنّه عليه التخلص من الكلب |
Doktor'a gitmesi gerekiyormuş. | Open Subtitles | قال أنّه يجب أن يذهبَ لرؤيةِ طبيبه. |