"getireceğini" - Translation from Turkish to Arabic

    • ستجلب
        
    • سيجلب
        
    • يجلب
        
    • ستحضر
        
    • سيحضر
        
    • سيجلبه
        
    • يخبئه
        
    • يحضره
        
    • يحمله
        
    • يجلبه
        
    • سيحضرها
        
    • ستجلبين
        
    • ستحظر
        
    • باحضاركِ
        
    • فسيعيدها لنا
        
    Bunun unutulmaz bir gece olacağını ve bana hep istediğim şeyi getireceğini söylemiştim. Open Subtitles قلت هذا ستكون ليلة لا تنسى، انها ستجلب لي كل شيء كنت اريده دائما.
    Kahraman! Bir kahraman! Denizin bize bir kahraman getireceğini biliyordum! Open Subtitles بطل ، أنه بطل علمت أن البحر سيجلب لنا بطل
    Yani kimsenin laptop getireceğini düşüneceğin türde bir yer değil. Open Subtitles أعني، ليس المكان الذي يتوقع أن يجلب أحدهم حاسوب إليه.
    Daireni mobilyalı olarak kiraya verdiler. Jackie kişisel eşyalarını getireceğini söyledi. Open Subtitles قاموا باستئجار اثاث بيتك وقالت جاي انها ستحضر اغراضك
    Evet, daha fazlasını getireceğini söyledi fakat bekleyecek vaktimiz yok. Open Subtitles أجل، لقد قال بأنهُ سيحضر لهُ المزيد ولكنّا لا نحتمل الإنتظار
    İşin neler getireceğini hiç bilmiyorum ama daima heyecan verici! Open Subtitles ولا أعلم ما سيجلبه هذا العمل الجديد، لكنّه مُثير دوماً.
    Amerikadaki herkesin kalçasına bir gülümseme getireceğini söylemiştin ırk, din ve renk ayırt etmeksizin. Open Subtitles قلت لك انك ستجلب ابتسامة لكل وسط في امريكا دون عنصرية لون او نسب
    - Bir tesisatçı getireceğini söyledin sanıyordum. - Rose, bu Homer. Open Subtitles أعتقد أنك قلت بأنك ستجلب لنا سباك روز هذا هومر
    Parayı getireceğini biliyordum. Open Subtitles كنت اعرف انك ستجلب النقود،كنت اعرف انك ستفعل
    Sonra da dinlenebilirim. Yarının ne getireceğini bilemezsiniz. Open Subtitles الراحة تأتي لاحقاً لا يعرف المرء أبداً ماذا سيجلب لك الغد
    Nefret dolu olduğunu, ırkçı olduğunu uğrunda çabaladığı hedefe yalnız kötülük getireceğini söyleyecekler. Open Subtitles .. عنصري, سيجلب فقط الشر . لما كان يناضل من أجله :و سنرد عليهم قائلين
    Hepsi zayıf. Halloway'ın gidip ne getireceğini düşün. Almanlar,Japonlar,Sudiler. Open Subtitles إعتقد ان هالواي سيجلب الألمان، اليابانين، السعوديون
    Gemide kadın bulunmasının kötü şans getireceğini söyleyen tarih öncesi batıl inanç artık ispatlanmış oldu. Open Subtitles الخرافة القديمة أن وجود امرأة على متن السفينة يجلب سوء الطالع. ‏. ‏.
    En son gösterilecek. Onun 3 milyon dolar getireceğini sanıyoruz. Open Subtitles سيتم عرضة أخيراَ،نتوقع أن يجلب أكثر من ثلاثة ملايين
    Köprünün açılmasını bekle. İyi şans getireceğini söylerler. Open Subtitles إنتظر لرؤية إفتتاح الجسر يقولون أنّه يجلب الحظ الطيب
    Birileri senin biraları getireceğini söylemişti. Open Subtitles قال أحدهم إنك ستحضر المزيد من الجعة، وقلت
    Doktora yakında parayı getireceğini söyledin sonra bütün gün görünmedin. Open Subtitles لقد أخبرت الطبيب أنك ستحضر المال قريباً وبعدها أختفيت ليوم كامل
    Gazozu kimin getireceğini belirlememiz gerekiyor, değil mi? Open Subtitles يجب أن نحدد من الأن من الذي سيحضر المشروبات الغازية، أليس كذلك ؟
    Ama yine de, yarının ne getireceğini merak ediyordum. Open Subtitles مع ذلك كنت أتساءل دوما .. ما الذي سيجلبه الغد ؟
    Eğer bu osuruğu daha fazla tutarsam geleceğin ne getireceğini biliyorum! Open Subtitles نعم، أعرف ما يخبئه مستقبلي إذا حبست هذه الغازات فترة أطول
    Birinin onu buraya getireceğini nerden çıkardın? Open Subtitles مالذي يجعلك تعتقد ان شخصاً ما يحضره هنا ؟
    ve geleceğin ne getireceğini de biliyorum. Open Subtitles وأنا أعلم مسبقاً ما يحمله المستقبل
    Yani 1985'te değiliz ama yarının ne getireceğini kim bilebilir? Open Subtitles بالتأكيد نحن لسنا في 1985 لكن من يعلم ما قد يجلبه المستقبل؟
    Onu randevularını gizlice filme aldığı stüdyoya geri getireceğini biliyordunuz. Open Subtitles وكنت تعلم أنّه سيحضرها إلى الأستوديو أين يصور لقاءات حبّه بسرية.
    Ben de iyi haberler getireceğini sanıyordum. Open Subtitles وأنا هنا ظننت أنك ستجلبين لي الأخبار المفرحة.
    anahtarların elinde.burda buluşacaksınız. ve arabanı buraya getireceğini biliyor? Open Subtitles الرجل الذي يملك مفاتيح سيارتك سيقابلك هنا وهو يعلم أنك ستحظر سيارتك؟
    Büyükannenin seni getireceğini söyledi. Open Subtitles قالت أن جدتك ستقوم باحضاركِ
    - Elijah'ın Klaus'u öldürmesine yardım edersek, kardeşimi geri getireceğini söyledi. Open Subtitles وعد إنّ ساعدناه لقتل (كلاوس) فسيعيدها لنا.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more