"getirmek için" - Translation from Turkish to Arabic

    • لجلب
        
    • لتحضر
        
    • لإحضار
        
    • لجعل
        
    • لتجلب
        
    • لنجعل
        
    • لإعادة
        
    • لأجلب
        
    • لأحضر
        
    • لكي
        
    • لاستعادتها
        
    • لتجعل
        
    • لتقديم
        
    • لإعادته
        
    • لإنجاز
        
    Biz onu, insanları yüz yüze getirmek için, birbirleriyle iletişim sağlayıp, gerçek ilişkiler kurabilmeleri için ve iş bulabilmelerini desteklemek için kullandık. TED لقد قمنا باستعمال ذلك لجلب الناس ومواجهة بعضهم البعض والربط بينهم، بناء علاقات حقيقية ودعم الناس لإيجاد عمل.
    Ve işlerimizi akıllı makinelerin çağı için yeniden tasarlarken hepinizi çalışma hayatımıza daha fazla insanlık getirmek için yanımda çalışmaya davet ediyorum. TED و بينما نحن نقوم بإعادة تصميم العمل لتمهيد عصر من الآلات الذكية، أدعوكم جميعًا للعمل بجانبي لجلب المزيد من الإنسانية لحياتنا العاملة.
    Onca zaman boyunca sizinleyken gizlice benimle, taslağı sizden alıp getirmek için çalışıyordu. Open Subtitles عندما كانت معكم طوال الوقت حين كانت تعمل معي سرّاً لتحضر المخطوطة منكم
    Koya tatlı suyu geri getirmek için yavaş yavaş bu projelere girişiyoruz. TED تولينا انجاز مشاريع بطريقة بطيئة لإحضار المزيد من المياه العذبة إلى الخليج.
    Hapishaneleri güvenli hale getirmek için kullandığımız kaba kuvveti açıklarken onlara karşı sabırlıydım. TED كنت صبورًا معهم، شارحًا لهم سياستنا في استخدام القوة لجعل السجن أكثر أمانًا.
    Eğer o kurtarılmayı beklediğimiz Şeytanın Gününü getirmek için yaşarsa. Open Subtitles لو عاشت لتجلب نهاية الزمان فلن يكون هناك خلاص
    Dünya'ya uyuşmazlık getirmek için kardeşine ve kardeşinin müttefiklerine saldırmaya karar verdi. TED لجلب الفتنة إلى العالم، قرّر مهاجمة أخيه وحلفائه.
    Çinliyi getirmek için 25 bin dolar mı topladın? Open Subtitles إذن، لقد رفعت 25 الف فقط لجلب هذا الرجل الصيني
    Çinliyi getirmek için 25 bin dolar mı topladın? Open Subtitles إذن، لقد رفعت 25 الف فقط لجلب هذا الرجل الصيني
    Bebeği bu dünyaya getirmek için buradayım ve sahip olamadığım herşeyi ona vermek için. Open Subtitles أشعر أنني هنا لجلب تلك الصغيرة للدنيا. وأعطيها كلّ شيء ما كان عندي.
    Düğün töreni öncesi yiyecek getirmek için iki kez balık depolamış oldum. Open Subtitles لقد كنت في كوخ الخزين مرتين لجلب الغذاء قبل مراسيم الزفاف.
    Tüm o yolu bisikletle bana postalarımı getirmek için geldin. Open Subtitles هل ركبت دراجتك لكل هذه المسافة في هذا الحر فقط لتحضر لي بريدي؟
    Pekâlâ. Seni Drake'ten çıkardım. Kızımı buraya getirmek için bir saatin var yoksa geri dönersin. Open Subtitles حسنًا ، لقد أخرجتك من الدريك لديك ساعة لتحضر إبنتي هنا
    Sana Çin böreği getirmek için burada olmadığımı anladılar pislik herif. Open Subtitles هم يعلمون أنني لست هنا لإحضار طبق بيض لك أيها الأحمق
    Bunun nedeni günümüzde makineleri zeki hale getirmek için gerekli olan hesaplama ve veri seti ölçeğine ulaşmış olmamız. TED والسبب في ذلك هو أن اليوم، قد بلغنا مدى من الحوسبة ومجموعات البيانات الذي يعد ضروريًا لجعل الآلات ذكية
    Buraya kadar bize bot getirmek için mi geldin? Open Subtitles قطعت كل هذه المسافة إلى هنا لتجلب أحذية جديدة لنا؟
    Arada bir hayatını daha eğlenceli hale getirmek için özel şeyler gerekir. Open Subtitles لذلك نحتاج أحذية مميزة جداً بين حين وآخر لنجعل السير اكثر متعه
    O cam göz görünüşünü geri getirmek için mükemmel bir zaman. TED هذا هو الوقت المثالي لإعادة نظرة العين الزجاجية تلك.
    Dinle, ben sadece istedim Bu güveç getirmek için . Open Subtitles أسمعني ، جئت فقط لأجلب لك هذا الطبق الخزفي
    Sana bir bardak su getirmek için mutfağa gittim geri geldiğimde sen yoktun. Open Subtitles لقد ذهبت للمطبخ لأحضر لك كأس من الماء وعندما عدت لم تكوني هناك
    Dinleyicinizin akıllarında hâlihazırda mevcut olan kavramları bir araya getirmek için dilin gücünü kullanın -- sizin dilinizi değil, onların dilini. TED قم بإستخدام قوة اللغة لكي تخيط تلك المبادئ الموجودة مسبقاً معاً في أذهان جمهورك لكن لا تستخدم لغتلك، بل لغتهم هم.
    Onu getirmek için gönderilen adamlardan ikisi benim soyumdan. Open Subtitles أرسلت اثنين من سلسلة تحوُّلي لاستعادتها.
    Elbette sehri yasanabilir hale getirmek için çevreye bir sey yapmayacaksa... Open Subtitles إلّا لو كانت ستفعل شيئاً في البيئة لتجعل المدينة تصلح لحياتهم
    Şimdi, çok zor olan bu konuşmaya sahip olmak ve bu anahtar çözümlerini uyuşmazlığı azaltmak işbirliğini çoğaltmak gibi çözümleri getirmek için çok zoru deniyoruz TED كانت هذه المحادثة صعبة جدا، ونحن نحاول بشدة لتقديم هذه النقاط الرئيسية للناس حتى نحد من الخلاف ونزيد من التعاون.
    Onu geri getirmek için yapabileceğim hiç birşey yoktu. Open Subtitles كان هناك لا شيءُ أنا يُمْكِنُ أَنْ لإعادته.
    Diğerlerine olan görevini yerine getirmek için nelerden vazgeçti acaba? Open Subtitles من يعرف أن عليها أن تستسلم لإنجاز واجبها إلى الآخرين؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more