| Naziler tehdit oluşturabilecek diğer grupları da göz ardı etmiyordu. | Open Subtitles | المجموعات الأخرى التي إعتبرهم النازيون تهديداً ، وكانت أيضا تعاني |
| fakat peki bu, mesela, birçok insanın düşündüğü gibi, farklı kıtalardaki insan grupları arasında, büyük genetik farklılıklar olduğu anlamına gelir mi? | TED | ولكن هل يعني هذا كما يتراءى للكثيرين ان هناك فروق جينية كبيرة بين المجموعات في مختلف القارات على سبيل المثال ؟ |
| 1942 Mart'ının sonlarına doğru büyük miktarda Yahudi grupları burada toplanmış. | Open Subtitles | عند اقتراب نهاية مارس 1942 تم اقتياد مجموعات يهودية الى هنا |
| Ve İngiltere'nin gelmiş geçmiş en gürültülü grupları arasındaki yerini çoktan aldı. | Open Subtitles | واستحق مكانته فى تاريخ الروك كواحداً من أكثر الفرق صخباً فى إنكلترا. |
| Kalanlar ise, radikaller, nefret grupları sizi veya kraliyet ailesinden birini tehdit edenler. | Open Subtitles | والمتبقي لدينا المتعصبين و جماعات الكراهيه الناس التي تكرهك او تكره العائله الملكيه |
| Tüm ritim grupları düz vurgulu notaları yedinci akortları kullanır. | Open Subtitles | اعتادت فرق السوينغ الموسيقية على استخدام الأوتار المستوية الوتر السابع |
| Devlet dışı silahlı grupları anlamak devam eden çoğu çatışmalar için önemli çünkü savaş değişti. | TED | تَفهم الجماعات المسلحة غير الحكومية هو المفتاح لحل لمعظم النزاعات الحالية، وهذا لأن الحرب قد تغيرت. |
| Gerçek ise, onların fikirlerinin bayatladığı, bunun yanında diğer tüm dünyalarda grupları ve ekipleri daha etkin çalıştıran bu yeni fikirlerin olduğudur. | TED | الحقيقة أن أفكارهم بالية، و أنه توجد أفكار جديدة في عدة مجالات اخرى تجعل المجموعات والفرق تعمل بفعالية. |
| Bu grupları işler yapan şeyi bilmek zorundayız. | TED | فنحن بحاجة لمعرفة ما الذي يجعل هذه المجموعات متماسكة. |
| Eğer sinir hücresi grupları aynı anda etkinleşirse, birçok parçadan oluşan bu görüntüyü sanki gerçekten görüyormuş gibi hissedersin. | TED | إذا تم تشغيل المجموعات العصبية في نفس الوقت، ستواجه صورة مركبة تماماً كما لو كنت فعلاً قد رأيتها. |
| Halkalı fok grupları zayıf güneş ışınlarında güneşlenmek için buzdaki deliklerden yüzeye çıkar. | Open Subtitles | مجموعات الفقمات الحلقيّة تنفذ للسطح عبر فتحات في الثلج لتتمتع بضوء الشمس الواهن |
| Gördüğünüz gibi park çok çeşitli insanları çekiyor. Yaşlı çiftler, yürüyüşçüler, tur grupları. | Open Subtitles | كما تريان، المنتزه يجتذب زوار متنوعين الأزواج الكبار في السن، متنزهين، مجموعات سياحية |
| Bu iki ayaklı dinozorlar tüm dinozor grupları arasında en çeşitlileriydi. | Open Subtitles | كانت تلك الديناصورات ذات الساقين الأكثر تنوعاً في جميع مجموعات الديناصورات |
| Reply All ve başka grupları yöneten bir ekibin başı olacağım. | Open Subtitles | سأكون رئيسة لفريق كبير سنتولى الردود كلها لبعض الفرق الأخرى أيضاً |
| Önceki seminerlerimize gelmiş olanlar yeni oyunlarımızda grupları benim yönettiğimi bilirler. | Open Subtitles | الذين حضروا منكم لمحاضراتنا من قبل يعرفون أنني عادة أقوم بقيادة الفرق أثناء تجربة ألعابنا الجديدة |
| Şehirdeki tüm gay grupları bütün gün boyunca ofisimin çevresinde yürüyüşteler. | Open Subtitles | كل جماعات المثليين يحيطون بمكتبى طوال اليوم |
| Mevcut bütün nefret grupları ile ilgili veritabanında... | Open Subtitles | لذا بحثت كل قاعدة بيانات لكل جماعات الكراهية التي وجدت على الإطلاق, |
| Diğer müzik grupları, country şarkıcıları, dini müzik, funk, rap ve stand up komedi, Uyuşturucu ve espirileri içeren tüm bir bölge bile var. | TED | وهناك فرق شابة أخرى ومغنيو كونتري وموسيقى غوسبل وفنك وراب وستاند أب كوميدي، وحتى أن هناك قسم كامل عن المخدرات والنكت. |
| Halk olarak yanlış kavradıklarımızı ve yargıladığımız, farklı gördüğümüz grupları, iyice sorgulamamız gerekiyor. | TED | علينا أن نعيد النظر في مستوى سوء الفهم والحكم الذي نحمله كمجتمع عن الجماعات استنادًا إلى اختلافاتهم عنا. |
| Kan grupları, dolunay, çalınan kalpler, ayinsel bir şeylere benziyor. | Open Subtitles | فصيلة الدم، اكتمال القمر، القلوب المسروقة هذا يبدو كالطقوس، وطقوس إنسانية |
| Eyaletteki tüm köktendinci grupları birleştirdi. Bu, tüm kontrolü ona veriyor. | Open Subtitles | لقد تمكن من توحيد جميع الفصائل الأصوليه في محمية راند مما يجعله فعلياً في موضع التحكم |
| Yüzyıllardır insanlar, çoğu başarısız olan nakil deneyleri yapsalar da, Halsted'in yaşadığı dönemde kan grupları keşfedilmemişti. | TED | لم تكن فصائل الدم مكتشفة في عصر هلستد بعد، إلّا أنّ الناس جرّبوا عملية نقل الدم لعدة قرون بفشل ذريع في معظم الحالات. |
| İnsanlar bu tür grupları ücretsiz kurmazlar mı? | Open Subtitles | ألا يستطيع الناس تشكيل مجموعتهم بأنفسهم؟ |
| - grupları büyük ihtimalle önümüzde. | Open Subtitles | على الأرجح أنه متقدم على مجموعته |
| Kıyıları aile grupları halinde gezerler ve geniş bir alanda ıslık ve ciyaklamalarla iletişim kurarlar. | Open Subtitles | يَنطلقونَ البنوكَ في المجموعاتِ العائليةِ , تبقى على إتصال مَع تشكيلة واسعة من الصافراتِ والنعيقِ. |
| Kiliseler obezlikle mücadele eden isanlar için koşu grupları ve destek grupları kuruyorlardı. | TED | كانت الكنائس تقيم مجموعات جري خاصة بها ومجموعات دعم خاصة بها للأشخاص الذين يواجهون السمنة. |
| Seçeneklerden birisi ufak aile grupları şeklinde birlikte olmaktı. | TED | أحد هذين الخيارين هو أننا كنا نستطيع أن ننكفئ لمجموعات عائلية صغيرة. |
| Sorunla baş edecek grupları yaratmak yerine, grupların spontane bir şekilde değişik alternatifler etrafında oluşmasına izin vermeye karar verdiler. | TED | وبدلاً من إنشاء مجموعة لتولي هذه المهمة، قرروا السماح للمجموعات بالظهور تلقائيًّا حول بدائل مختلفة. |