Ben sadece yapmaktan gurur duyduğum, insanların hoşlanacağını bildiğim bir şey yapmak istedim. | Open Subtitles | انظر، فقط اريد عمل شيء انا فخور به شيء اعرف بأن الناس سيحبونه. |
Şimdiye kadar en çok gurur duyduğum intern sensin. | Open Subtitles | أَنا أكثرُ فخور بك مِنْ أنا سَبَقَ أَنْ كُنْتُ أبداً مِنْ طبيب مقيمِ. |
Ama onu çocuklardan ayırmak... gurur duyduğum bir durum değil. | Open Subtitles | لكن أخذى لتامي من أولادها ليس شيء أفتخر به |
Ama yaptığım, yalnızca bir şey yapmaktan gurur duyduğum tek şey, iyi bir anne olmaktı. | Open Subtitles | ولكن الشيء الوحيد الذي أملكه الشيء الوحيد الذي أفتخر به أنني أم جيدة |
Orgazm verici ve en çok gurur duyduğum şey. | Open Subtitles | شىء مذهل فعلا وأكثر الأشياء التى أفخر بها جداً |
Bu, hayatımda yaptığım ve en çok gurur duyduğum şeylerden biri. | TED | وهو واحد من الأمور الأكثر فخراً في تاريخ حياتي. |
gurur duyduğum tek şey ailemdi. | Open Subtitles | عائلتي كانت فخري وبهجتي |
Lafı daha fazla uzatmadan, onur konuğumuz, yılın yargıcı, söylerken gurur duyduğum, kadim dostum, | Open Subtitles | إذن, بدون مقدمة إليكم ضيفة الشرف قاضية العام و أنا فخور بقولي, صديقتي المقربة |
Çok gurur duyduğum bir program. | Open Subtitles | أي برنامج تعني ؟ برنامج أنا فخور به جدًا |
Ama asıl söylediğim sana oğlum diyebilmekten çok gurur duyduğum. | Open Subtitles | وما اقوله بحق هو انني فخور جداً لأناديك ابني |
Doğaçlama komedi, gerçekten gurur duyduğum tek şey. | Open Subtitles | الإرتجال هو الشيء الوحيد الذي عملته أنني فخور به |
Bütün bunlar hariç, en çok gurur duyduğum şey ne biliyor musun? | Open Subtitles | بعيداً عن كل هذا ما هو أكثر شئ أنا فخور به؟ |
Size geçen 15 yıl boyunca arkadaşım demekten gurur duyduğum birini takdim etmek isterim. | Open Subtitles | أود أن أقدّم لكم رجلاً أفتخر بصداقته للـ15 عاماً الماضية. |
Devamlı, yenilenebilir enerji üzerine kurulmuş bir gelecek mücadeleniz takdire değer bir şey ve arkasında durmaktan gurur duyduğum bir amaç. | Open Subtitles | حملتكم لمستقبل مرتكز على طاقة متجددة مستمرة جدير بالإعجاب وقضية أفتخر بتأييدها |
Bu dünyada en gurur duyduğum şey onun annesi olmam. | Open Subtitles | أكثر ما أفتخر به بهذا العالم, هو أنني أمها |
Beraber olmaktan gurur duyduğum biri olduğun için de... | Open Subtitles | شكرا لأنك الشخص الذي كنت أفخر دائما أن أكون معه |
Servetinin bu eve ve ait olmakla gurur duyduğum aileye yaraması güzel. | Open Subtitles | أنا سعيدة لأن ثرونها ستعيد إحياء مجد هذا المنزل و هذه العائلة التي أفخر بكوني عضوة فيها |
Bir çok şey yaptım, ama en çok gurur duyduğum gönüllü olarak askerleri eğlendirmek oldu. | Open Subtitles | لقد قمت بالقيام بالعديد من الأشياء ولكن أكثر ما أفخر به هو عندما تطوعت للترفيه عن الجنود |
En gurur duyduğum an, karı%17 arttırdığımda, ya da tek bir kişiyi kaybetmeden harcamaları kıstığımda değil. | Open Subtitles | أكثر لحظاتي فخراً هنا لم تكن عند زيادة الأرباح بنسبة 17 بالمئة أو عند تقليل النفقات دون طرد شخص واحد |
Güney Amerika'da kar amacı gütmeyen işler yaptık, yapmaktan en çok gurur duyduğum işler. | Open Subtitles | العمل الغير ربحي الذي قمنا به في أمريكا الجنوبية هو العمل الأكثر فخراً بالنسبة لي |
- Çok gurur duyduğum bir an değildi. | Open Subtitles | بكل تأكيد ليست لحظة فخري. |
Çünkü babamla gurur duyduğum tek seferdi. | Open Subtitles | لأنها المرة الوحيدة التي كنت فخورًا بوالدي |
Bayanlar baylar, karşınızda bütün mağazada en gurur duyduğum şey. | Open Subtitles | سيداتي وسادتي ، الشيء الذي افتخر به في كل هذا المتجر |