Sana büyük bir paket geleceğini haber vermek istedim. | Open Subtitles | أردت أن أعلمك أن هناك مبلغ كبير قادم إليك |
Sadece yakında havanın kararacağını size haber vermek istedim. | Open Subtitles | أنا فقط أردتُ أن أعلمك بأنها ستظلم قريباً |
Koridordaydım ve bir an önce sana haber vermek istedim. | Open Subtitles | انا في الممر و أردت أن تعرفي بأسرع وقت ممكن |
Sadece duruşmanın yarın başladığını haber vermek istedim. | Open Subtitles | أردتك أن تعرفي أن المحاكمة ستبدأ غداً |
İhtimal bile olsa Konsey'e haber vermek zorundayız. | Open Subtitles | حتى ولو كان الأمر محتملاً، فعلينا إخطار المجلس. |
İhtimal bile olsa Konsey'e haber vermek zorundayız. | Open Subtitles | حتى ولو كان الأمر محتملاً، فعلينا إخطار المجلس. |
Lakewood'a geri döndüğümü haber vermek için. | Open Subtitles | لأعلمكِ أنني عُدت إلى "لايك وود". |
Kersh'ün radarına yakalanmadığımızı haber vermek istemiştim. | Open Subtitles | أنا فقط أردت إلى أعلمك بأنّنا إنزلقنا تحت رادار كيرش. |
Polise haber vermek zorundayız. Arayacak mısın yoksa ben mi arayayım? | Open Subtitles | يجب أن نبلغ الشرطة هل ستفعل ذلك ام ابلغ أنا ؟ |
Kötü haber vermek için diplomatik bir yol yok. | Open Subtitles | لا يبدو أنه توجد طريقة دبلوماسية لقول الأخبار المأساوية |
Sana tek başıma Fairmont Park'ında koşuya çıkacağımı haber vermek istedim. | Open Subtitles | أردت أن أعلمك فقط بأننى ذاهبة لـ للجريّ في حديقة"فيرمونت" لوحدي |
Ama biraz gecikme olacağını haber vermek istemiştim. | Open Subtitles | ، وأردت أن أعلمك هناك تأخير بسيط |
BM mesajlarını izleyecektir o yüzden bahsedemeyeceğim bazı şeyler var ama yalnızca iyi olduğumu sana haber vermek istedim. | Open Subtitles | الأمم المتحدة قد تكون مراقبة للرسائل الخاصة بك لذلك هناك بعض الأشياء التي لا يمكن الحديث عنها ولكن أردت فقط أن أعلمك أنني بخير |
Monica Geller 'i aramıştım. Bir iptal etme olduğunu haber vermek istedim. | Open Subtitles | "هذه الرسالة من أجل (مونيكا غيلر) أردت أن أعلمك أنه تمّ حذف أحدهم" |
Bir iptal etme olduğunu haber vermek istiyorum. | Open Subtitles | "أردت أن أعلمك أنه تمّ حذف أحد الأسماء" |
Bayan Lemon, ekranda olduğunuzu haber vermek istedim. | Open Subtitles | سيدة (ليمون)؟ أريدكِ أن تعرفي أنكِ على جهاز المراقبة الآن |
Paige, Bridget Woo mutfağında. Sana haber vermek istedim. Halanın çaydanlığında ot kaynatıyor sanırım. | Open Subtitles | هاي ، (بيج) ، أعتقدت أنه ربما تودين أن تعرفي أنّ (بريدجيت) التي بمطبخك تحاول أن تصنع أنبوبة حشيش بإبريق شاي عمتك |
Önceden haber vermek güzel olurdu. | Open Subtitles | إخطار مُسبق كان ليكون أمراً لطيفاً |
Lakewood'a geri döndüğümü haber vermek için. | Open Subtitles | لأعلمكِ أنني عُدت إلى "لايك وود". |
Şey, senin tavsiyeni uyduğumu haber vermek için geldim. | Open Subtitles | حَسناً، أنا فقط أردتُ إلى أعلمك أنا أَخذتُ بنصيحتكَ. |
Bizimle temasa geçerse, hemen askeri polise haber vermek gerekir. | Open Subtitles | إذا اتصل بنا، يجب أن نبلغ الشرطة العسكرية |
Kötü haber vermek de bir tür hizmettir. | Open Subtitles | توصيل الأخبار المأساوية يعتبر نوع من الخدمة |