| Sizin de bildiğiniz gibi, gizlenmeye mecbur kaldı. Bunun yanında hafıza kaybına yakalandı. | Open Subtitles | لقد أُجبِرت على الإختباء وعانت من فقدان الذاكرة |
| Bu 4 saat sürüyor. İkinci etkisi ise değişken; ama zayıf bir hafıza kaybına yol açabiliyor. | Open Subtitles | الأعراض الثانوية متنوعة ومنها فقدان الذاكرة الحاد |
| hafıza kaybına gelince, elektro-sarsma şok gibi bazı işkence türleri hafıza kaybına neden olabilir. | Open Subtitles | أما بالنسبة لفقدانكِ الذاكرة فهذا من جراء عمليات التعذيب الصدمة الكهربائية على سبيل المثال ممكن أن تُسبب فقدان الذاكرة |
| Adeta hafıza kaybına sebep olan bir yol bulmuş gibi. | Open Subtitles | يبدو وكأنه قد وجد طريقة للتظاهر بفقدان الذاكرة |
| Kirsan ateşi yetişkinleri etkilemez, yada hafıza kaybına sebep olmaz. | Open Subtitles | ولا تسبب فقدان ذاكرة حسنا, ذلك يمكن إن يكون حقيقي |
| Uyuşukluk, baş dönmesi, zaman ve yer kavramını yitirme ve hafıza kaybına neden olur. | Open Subtitles | يصيب الشخص بحالة من التوهان . و فقدان للذاكرة |
| Doğru, bir yan etkisi de hafıza kaybına yol açmasıdır. | Open Subtitles | صحيح, واحد اعراضه الجانبية هو فقدان الذاكرة, مما يفسر |
| Travmatik bir olay, yaralanma ya da uyuşturucu hafıza kaybına yol açmış olabilir. | Open Subtitles | فقدان الذاكرة المؤقت الذ ينتج عن أي صدمة عاطفية أو إصابة او من المخدرات |
| Fakat birinin yalancıktan hafıza kaybına uğradım diyebileceğini de biliyorum. | Open Subtitles | و لكنني متأكدة جداً انه يمكن لشخص أن يدعي فقدان الذاكرة |
| Kısa süreli hafıza kaybına neden olan ve tomografide görünmeyen bir toksine maruz kalmış olabilir. | Open Subtitles | قد يكون تعرّض لمادةٍ سامّةٍ تسبّب فقدان الذاكرة القريبة ولا تظهر بالتصوير |
| Üzerinden çıkardığım şey ne bilmiyorum ama hafıza kaybına yol açan bir tür ilaç enjekte ediyordu. | Open Subtitles | أياً كان ذلك الشّيء، فقد كان يحقنها بعقار ما. شيء يُسبّب فقدان الذاكرة. |
| Ama sayı yayınının hafıza kaybına neden olduğunu hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لكنّ بث الأعداد لم يسبب فقدان الذاكرة من قبل |
| Peki ama bunu kim yapar ve neden hafıza kaybına sebep olur? | Open Subtitles | حسنٌ، لكن من قد يفعل هذا، ويسبب فقدان الذاكرة لهؤلاء الناس؟ |
| Kıskançlık hafıza kaybına neden olmaz. | Open Subtitles | الغيرة لا يمكنها أن تتسبب في فقدان الذاكرة |
| Ama hafıza kaybına uğramamızı tamamen engelleyen bir şey var arabadaki şu küçük darbe. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يمنعنا من الوقوع في حالة من فقدان الذاكرة الكلية هو هذه المشكلة دنت قليلا لدينا. |
| hafıza kaybına bağlı olarak kutlamacılara karşı agresif davranışları... | Open Subtitles | بناء على فقدان الذاكرة القوي ..فسلوكه العدواني تجاه الممثلين |
| Burası Claire'ın hafıza kaybına uğradı yer kocasıyla ve geçmiş yaşamıyla ilişkisi kesiliyor. | Open Subtitles | هنالك حيث أُصيبت (كلير) بفقدان الذاكرة و فقدت إرتباطها بزوجها و حياتها السابقة |
| Ertesi sabah, Pat'in kim olduğunu öğrendi ve pizzacı, aniden ağır bir hafıza kaybına yakalandı. | Open Subtitles | أتى الصباح أكتشف من هو (بات)َ وفجاءة رجل البيتزاء اُصيب بفقدان الذاكرة |
| Sarsıntı sonucu beyinde oluşan hasar kısa dönemli hafıza kaybına yol açar. | Open Subtitles | معظم العقول المصابه يحدث لها فقدان ذاكرة جزئي أنتكاسي |
| Bones maktul 361'in katili vudu büyücüsü yüzünden hafıza kaybına uğramış. | Open Subtitles | تعاني بونز من فقدان ذاكرة مؤقت لان مجرم من الفودود ألقى عليها تعويذة حتى يمنعها من حل جريمة قتل جون دو 361 |
| Ancak bu da geniş çaplı sinir hasarına kişilik değişimine ve hafıza kaybına sebep olabilir. | Open Subtitles | و التي قد تحدث ضرراً ممتداً بالجهاز العصبي, تغير بالشخصية, أو فقدان للذاكرة, |
| Ne hikmetse, hepsi hafıza kaybına yakalanmış. | Open Subtitles | بشكل ملائم، اتهم الجميع بقضية فقدان للذاكرة |