Radyasyon, DNA'ya zarar verebilecek bir işlem olan darbeler sonucunda atomun elektronlarını söküp attığında tehlikeli hale gelir. | TED | الإشعاعات تصبح خطيرة عندما تمزق ذرات الالكترون بعيداً بسبب التصادم، هذه العملية قد تؤذي الحمض النووي. |
Ancak, diğer tüm bağlantılar güçlü ve güvenilir olursa, sizin bağlantınızın ehemmiyeti daha önemli hale gelir. | TED | ولكن عندما تصبح كل الروابط الأخرى قوية وموثوق بها، تُصبح أهمية الرابط أمرا أساسياً بشكل أكبر. |
Ve bu ikisini birleştirdiğinizde işler eğlenceli hale gelir, çünkü artık sadece topladığınız veriyle çalışıyor olmazsınız. Ayrıca henüz toplanmamış veriyle çalışabilirsiniz. | TED | عندما تدمج الاثنين، تصبح الأمور أكثر مرحًا لأنك لم تعد تعمل مع البيانات فقط التي قد جمعتها بالفعل. |
Pasaportu güvenli hale gelir gelmez, onu Hong Kong'a giden ilk uçağa koyacağız. | Open Subtitles | سوف نضعها في أول رحلة إلى هونغ كونغ حالما يصبح جواز سفرها جاهزًا |
Konuşma aslında bir süre sonra daha sessiz ve daha hırıltılı bir hale gelir ve bu belirtilerin örneklerinden biridir. | TED | والكلام يصبح أكثر هدوء وأكثر لهثةً وذلك بعد فترة من الوقت، وهذا مثال على الأعراض المرافقة له. |
Yine de, yukarıdan bakılınca, güya Tanrı tarafından, her şey bir anda birbiriyle uyumlu hale gelir. | Open Subtitles | حتى التى يراها معظمنا كما لو كانت من صنع الرب . وكل شىء فجاءة يتناغم مع بعضة |
Meydan okuma ve yeteneğin diğer birleşimleri giderek daha az optimal hale gelir. | TED | التركيبات الأخرى للتحدي والمهارة تصبح أقل مثالية بشكل تدريجي |
Vurduğumuzda inşallah görünür hale gelir yoksa asla bulamayız. | Open Subtitles | أتمنى أن تصبح مرئية فقط لو لمرة واحدة غير ذلك لن تكون قادر أبداً فى العثور عليها |
Ve öyle bir fizyolojik duruma girersiniz ki dinlemeniz neredeyse imkansız hale gelir. | Open Subtitles | هذا يعني أن جسمك يفرز الأدرينالين و تصبح في حالة فسيولوجية لا تسمح لك بالاستماع |
Eğer birisi aşırı güç kullanırsa, çarpışmada saldırıya açık hale gelir. | Open Subtitles | عندما تغع ل أكثر من الازم تصبح عرضة للهجوم المضاد |
Hasar gören yakıt hücresi kararsız hale gelir. | Open Subtitles | عندما تتفجر خلايا الوقود تصبح غير مستقرّة |
3 ay içinde genç buzağı gelişerek güç dolu hale gelir. | Open Subtitles | بغضون ثلاثة أشهر، تصبح الصغار صاخبة ومُفعَمة بصحّة جيّدة |
Dış dünyadan kaçmak giderek daha zor bir hale gelir. | Open Subtitles | فهم يجدون بانها تصبح اصعب فاصعب لابقاء العالم الخارجي بعيدا عنهم |
Bu genler kanser hücresi üretebilir hale gelir. | Open Subtitles | و بهذا تصبح هذه الجينات قادرة على إنتاج خلايا سرطانيّة. |
İlişkiler resmileştikçe daha karışık hale gelir, sürekli taviz verirsin ve insanlar değişir ve sonra... | Open Subtitles | عندما تصبح العلاقات اكثر رسمية تصبح فوضوية و تقوم بالمنح و المفاوضات و يتغير الناس و ثم |
Para daha çok şey satın alabilmeye başladıkça, daha fazla refah, ya da refahın eksikliği, önemli hale gelir. | TED | كل ما أستطاع المال شراء أشياء أكثر، عندها الثراء الفاحش، أو عدم الثراء، يصبح قضية. |
80 metrenin altında, basınç çok daha güçlü hale gelir, ve onu fiziksel olarak hissetmeye başlarım. | TED | وانطلاقا من 80 متر، يصبح الضغط قوياً بالفعل، وأبدأ الشعور به جسدياً. |
Neyin nerede olduğunu bildiğinizde, onları paylaşmak daha kolay hale gelir. | TED | وحينما تعرف أين توجد الموارد، يصبح من السهل تقاسمها. |
150 metre aşağıda fotosentez imkansız hale gelir. | Open Subtitles | ..على عمق 150 متر يصبح التمثيل الضوئي أمراً مستحيلا |
Yine de, yukarıdan bakılınca, güya Tanrı tarafından, her şey bir anda birbiriyle uyumlu hale gelir. | Open Subtitles | حتى التى يراها معظمنا كما لو كانت من صنع الرب . وكل شىء فجاءة يتناغم مع بعضة |