"hale getirdi" - Translation from Turkish to Arabic

    • جعل
        
    • عطّل
        
    Bilim hiç tartışmasız hayatlarımızı daha parlak, uzun ve sağlıklı hale getirdi. TED تمكن العلم بلا شك من جعل حياتنا أكثر نوراً، وأطول، وصحية أكثر
    Sivri kemerler, kemerli payandalar ve büyük pencereler yapıyı daha iskeletsel ve süslü bir hale getirdi. TED وضعُ الأقواس البارزة والدعامات المعلقة والنوافذ الكبيرة جعل البنيان أكثر هيكلة وزخرفة.
    Ama konumu da düşünüldüğünde keşfin en safi potansiyelini oldukça heyecanlı bir hale getirdi ve benim bir sürü sorum vardı. TED ولكنّ ذلك، بالإضافة إلى موقعها، جعل إمكانية الاستكشاف أمراً في غاية التشويق، وكان لدي تساؤلاتٌ كثيرة،
    Birileri yangın alarmını etkisiz hale getirdi ve havalandırma yoluyla biyolojik bir silahı yaymak üzereler. Open Subtitles أنا عميلةٌ فدراليّة. عطّل أحدهم جرس الإنذار و يوشكُ أن يُطلق سلاحاً بيولوجيّاً عبر نظام التهويّة
    Aracın vericisini etkisiz hale getirdi. Open Subtitles -أين هو الآن؟ -لقد عطّل جهاز تعقب المركبة
    Buharlaşan su, tuz birikimine yol açtı, bu da toprağı tarım yapmak için çok tuzlu hale getirdi. TED ترك تبخّر المياه رواسب معدنية مما جعل التربة مالحة جداً للزراعة.
    Bu, çayı Amerikalılar için bile içilmez hale getirdi. Open Subtitles مما جعل الشاي غير مناسب للشرب حتى للأمريكان
    Lakin giderek yükselen milliyetçi anlayış görüşmelerin devamını imkansız hale getirdi. Open Subtitles لكن المشكله فى ذلك الوقت كانت تنامى الروح العسكريه لدى الشعب الأمر الذى جعل من المستحيل عـملياً أستـكمال المفـاوضات
    Yaptıklarım yaşamımı daha mi iyi bir hale getirdi? Open Subtitles عن أي شيء فعلته جعل من حياتك شيئاً أفضل ؟
    Evet. Otomatik pilot sistemi işimizi her zamankinden daha kolay hale getirdi. - Ne? Open Subtitles نعم فنظام القيادة الالي جعل مهمتنا اسهل بكثير
    Bay Güçlü Adam coşkulu bir kibirle bunu... mahkemeye taşıyarak çok daha aleni bir hale getirdi. Open Subtitles ولكن السيد القوى جعل منه امر عام مع غضبة الملتهب فى المحكمة
    Tüm şehri daha az yaşanılır bir hale getirdi. Open Subtitles جعل هذه المدينة بأسرها غير قابلة للعيش مطلقاً
    Ki onun o bölge deki sinirlerini acıya aşırı derecede hassas hale getirdi, Open Subtitles وهو الذي جعل أطراف أعصابها حساسة جداً للألم
    Babam bir kaç günlüğüne buradaydı. Ama... Sadece her şeyi daha kötü hale getirdi. Open Subtitles والدى كان هنا مُنذ عِدة أيام، ولكن مجيئه جعل الأمور أسوأ مما كانت عليهِ.
    İşleri yeniden sıkıcı hale getirdi ve bu bizim için iyi, öyle değil mi? Open Subtitles جعل الأمور مملة ثانية والممل أفضل أليس كذلك؟
    Senin silah teknolojisindeki buluşların savaşları daha korkunç hale getirdi. Open Subtitles ولا أنت أيضاً التقدم الذي حققته في تكنولوجيا الأسلحة جعل الحروب أكثر ترويعاً
    Bu sizin suçunuz demiyorum, ama bir şey Chris'i hassas hale getirdi. Open Subtitles لا أقول أن هذا خطأك لكن هناك شيء جعل كريس ضعيفا
    Transponderleri etkisiz hale getirdi. Open Subtitles عطّل أجهزة الإرسال والطوف ورمانا.
    Her ne ise, kamerayı etkisiz hale getirdi. Open Subtitles مهما هو عطّل آلة التصوير.
    Bombayı etkisiz hale getirdi. Open Subtitles لقد عطّل القنبلة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more